Çocuklukta Oluşan Bilinçaltı Kayıtları İlişkilerimizi Nasıl Etkiliyor?
Yaşadıklarımız ve karşımıza çıkanların bilinçaltımızın yansıması olduğunu çoğu zaman duyuyoruz, okuyoruz. Tabi, kanıtlarını görmedikçe soyut bir ifade olarak kalıyor.
Her gün karşıma çıkan farklı vakalarla çalışırken, bilinçaltının nasıl işlediğine bir kez daha şahit oluyorum. Çoğunlukla, çocukken annesi/babası tarafından yeteri kadar sevilmediğini düşünen bir kişi, büyüdüğünde de hayatına kendisini yeterince sevmediğini düşündüğü erkekleri/kadınları çekebiliyor. Ya da hayatına giren kadınlar/erkekler tarafından terk edildiğini söyleyen biri annesi/babası tarafından terk edilme duygusunu deneyimlemiş olabiliyor. Bilinçaltında hangi resim varsa kendisine benzer deneyimleri çeker.
Eşinin eve geç gelmesinden rahatsız olan bir hanımın, çocukluğunda da babasının eve geç geldiğini görebiliyoruz. Daha da ilginci ikisinin de geç gelme nedenleri aynı olabiliyor.
Birlikte olduğu erkeklerle arasında sürekli kavga gürültü olduğunu, ancak bütün bunları istemediğini söyleyen birinin bilinçaltına baktığımızda, çocukken yaşamış olduğu bir olayın benzerini büyüdüğünde de erkek arkadaşıyla deneyimlemiş olduğunu görüyoruz. Yoğun olarak hissettiğini söylediği değersizlik duygusu üzerine bir regresyon çalışması yapıyoruz. İlk önce erkek arkadaşının mutfakta tencereyi düşürerek ona bağırdığı anlar zihninde canlanıyor. Daha derinlere indiğimizde küçükken babasının tencereyi ocaktan devirerek annesine şiddet uyguladığı bir sahne gözünün önüne geliyor. Bu yaşadıkları bir tesadüf değil. Özellikle 0-7 yaş arasında oluşan kayıtlar hayatı etkilemektedir. O zamanki çocuk aklıyla kişinin kendisini değersiz, önemsenmeyen, sevilmeyen bir kişi olarak hissetmesi doğaldır. O nedenle duygu odaklı çalışmalarda o zamanki duyguları hissetmiş olunan yaşlara duygu bir yolculuğu yapılır. Bilinçaltında zaman algısı yoktur. Yıllar önce yaşanan bir olayın duygusu sanki yeniymiş gibi saklanır.
Bilinçaltı kendisini korumak için yaşamış olduğu deneyimleri kaydeder ve onu alevlendiren bir olayda hatırlatmalarda bulunur. Zaten hep böyle oluyor. En iyisi bundan kaç diye söyler adeta.
Hamilelik, bebeklik ve çocukluk sırasında hissedilen duygular, anılar bilinçaltımıza kaydolur. Onu anımsatan bir olayda yeniden su yüzeyine çıkar. Bu bazen bir tatilde bazen bir ilişkimizde bazen iş hayatımızda tatmin etmeye çalıştığımız ihtiyaç olarak görülebilir.
Bazen kişi karşısına çıkan karşı cinsten birine bakar ve sonunda beni anlayan, ihtiyacımı karşılayacak, anne/babamdan görmediğim sevgiyi bana verecek birini buldum düşünceleriyle deneyimlemek istediği bir hayata atlar. Pek çok insan anne yada babadan alamadığını düşündüğü duygusal ihtiyaçları partnerinden bekler. İhtiyaç duyma üzerine oluşan bu beklentilerin büyük çoğunluğu hayal kırıklığı ve acı ile sonuçlanır.
Aşık olmak, ilişkilerde yaşanan yoğun duygular, içimizdeki bazı duyguları serbest bırakır. Bu, kişileri anne yada babayla yaşanmış olan duygulara götürür. İlişkisinde terk edilen biri, yoğunlaşan o hislerle bir de annem de beni terk etmişti diyerek daha derin hislere gömülebilir. Uzun yıllar o duyguyu bastırmış olmak o duyguyu yok etmez. Duygular birbirine bağlıdır. Geçmişte yaşanan bir olayı bilinçaltında çözümlemek daha sonraki olayların etkisini de azaltır.
Bazen hissedilen duyguların altından daha farklı duygular çıkabilir. Öfke duygusuyla çalışırken o öfkenin altında yalnız kalma duygusunun olduğunu fark edebiliyoruz.
Duygularımızı anlayıp çözümledikçe onları daha dengeli yaşayabilmemiz de mümkün!..
Sorunlarınız ve çözümü hakkında bilgi almak için…