fbpx

İlişkilerde Sorun Çözümü: Frekansı Değiştirmek

Ben niye sürekli eleştiriliyorum, terk ediliyorum, aldatılıyorum, değersiz hissettiriliyorum, yalnız kalıyorum, benzer insanları hayatıma çekiyorum? Bunun sebebi yaydığın frekans yani içindeki farkında olduğun ya da olmadığın duygular.Frekansı Değiştirmenin Bir Yolu: Duygular

Bizler yaydığımız frekansa göre kişilere çekiliyoruz. Değerimizin farkında değilsek değerimizi görmemizi sağlayan kişiler geliyor; hayatımızı değiştirmek için hizmet etmeye. Anlamadıkça ve harekete geçmedikçe de gelen mesajlar gitgide daha belirgin hissediliyor. Sözlü şiddet karşısında konulması gereken sınır konulmayınca sırada fiziksel şiddet gelebiliyor. Acıların çocuğu bilincinde kaldıkça da hayatın acıları yaşanmaya devam ediliyor.

Geçenlerde yaptığım bir görüşmede bir kadın sürekli terk edildiğinden bahsetti. Bu durumun ne zaman başladığını sordum. Çocukluğunda babası bırakıp gittiğinden ona kızgın olduğunu söyledi. Bizler geçmişte yaşanılanların duygusunu içimizde taşıdıkça aynı duyguyu hissettiren olayları hayatımıza bir paratoner gibi çekmeye devam ederiz.

Olumsuzluk yaşadığımız olaylardaki duygulara girdiğimizde zihin bizi geçmişe dair anılara götürür. “Annem de beni küçükken bırakıp gitmişti, tıpkı şimdi hayatıma girip sonra bırakan kadınlar gibi” demişti bir bey seansımızda.

Döngüsünü tamamlayamadığımız duygular hayatımızda hortlamaya devam eder. Geçmişte hemen herkesin istenilmediğini düşündüğü, yalnız hissettiği, kaybettiği, yetersiz hissettirildiği, reddedildiği durumlar olmuştur. Bazıları bu duyguları içinde yaşatmaya devam eder. “Çocukken de beni yeterli görmezlerdi” duygusu eleştiriye karşı tahammülsüzlük ve öfke hissettirebilir.

İnsanlar kararlarını bilinçli zihinleriyle değil, duygularıyla verirler. Eksikliğini hissettikleri duyguları karşılayacağı beklentisiyle birine çekilir, sonra da hayal kırıklığı yaşarlar.

Öncelikle bizim kendimizi her halimizle kabul edip, içimizdeki çocukluğumuzla bütünleşmemiz, geçmişte haksızlığa uğradığımızı düşünüyorsak o olay, duygu ve kişilerden özgürleşerek enerjimizi geri almamız gerekiyor. Seanslarımızda o zaman yaşanılan duyguların bedendeki yeri ve şiddetini de fark ediyoruz. Bizi etkileyen bir olayda nefes alışverişlerimiz değişir, kaslarımız gerilir. Çoğu zaman sebebi bulunamayan bedensel rahatsızlıkların nedeni de bloke ettiğimiz duygulardır. Yaşanılan duyguyu kabul edip, serbest bıraktığımızda bedensel ve zihinsel rahatlarız. Olaydaki kişileri anlayıp affettiğimizde enerjimizi geri alırız.

İlişkilerimiz içinde bulunduğumuz frekansımıza göre şekillenir. Sorunlar yaşanmış ilişki üzerinde çalışırken önce yaşanılan travmalardaki duygulara gider ve onları boşaltırız. Ondan sonra karşıdakinin bakış açısıyla onu anlayıp, affetme ve negatif bağlardan özgürleşme yaparız. Kişinin değişen enerjisi karşıdaki kişiye de yansır. Bu gibi çalışmalardan sonra eşinin daha iyi, anlayışlı, sürprizli, ilgili davrandığı geri bildirimlerini sıkça duyuyoruz.

İlişkisi olmayıp, ilişki yaşamak isteyenlerle çalışırken, hayata istenilen kişiyi çekme yolundaki parazit duyguları çıkartıyoruz. Bunlar geçmişte yaşanılan ilişkilerin etkisinden kalıntılar olabilirken, ailede, çevrede, medyada görülenlerle oluşan inanışlar da çıkabiliyor. Bu ayrı  bir yazı konusu olsa da burada en sık duyduğum “öyle biri yok ki” inanışından bahsedeyim.

“Yok ki” frekansından çıkmak: İdeal ilişki üzerinde çalışırken danışanlarımın büyük çoğunluğu hayatında olmasını arzu ettiği kişiden bahsederken “Öyle biri yok ki, çok zor” gibi kısıtlayıcı düşüncelerini de ekler. Gülümser ve şöyle derim: “Yokluk bilinciyle istemeyi bıraktığında, tüm hak ettiklerin sana gelecek.” Bir şeyi isterken içten içe olmayacağına inanıyorsanız inancınız isteğinize galip gelir. Bir danışanım hayatında birinin olmasını istiyordu, ancak istediği özellikte birinin olmadığını söylemişti. O çalışmadan birkaç hafta sonra geldiğinde “hayatımda istediğim gibi biri var, çünkü siz benim yok ki, inancımı kırdınız” demesi yaydığı frekansın değişimiyle hayatının da değiştiğinin kanıtıydı. İstekleri gerçekleştirmenin temeli altta yatan parazit inancı fark edip, isteğe tüm kalbinle inanmaktır.

Önce kendine inanan, başkalarını da etkiler. İnsan dünyayı değiştirmeye kendi dünyasından başlamalıdır.

“Bilim Adamı ve Psikiyatrist Dr. David Hawkins’e göre, her duygu ona eşlik eden bir titreşime ve kalıba sahiptir, bu da o kişinin bilinç seviyesini belirler. 250 birimin üzerinde olmayan bir bilinç seviyesi kişinin mutlu ve doyumlu bir hayat yaşamasını engellediğini, 200’ün altında bulunan bir bilincin yıkıcı olduğunu ve felaketlere yol açtığını söylüyor.

Pozitif ve her şeyi olduğu gibi kabullenen mutlu bir insanın yaydığı enerji, 90.000 insanın yaydığı düşük enerjiyi dengeler.
Sevgiyi gerçek anlamda yaşayan bir insanın yaydığı enerji, 750.000 insanın yaydığı düşük enerjiyi dengeler.
Barış ve huzur içinde yaşayan bir insanın yaydığı enerji, 10 milyon insanın yaydığı düşük enerjiyi dengeler.
Mevlanalığı yaşayan bir insanın yaydığı enerji, 70 milyon insanın yaydığı düşük enerjiyi dengeler.
Peygamber, ermiş seviyesinde yaşayan bir insanın yaydığı enerji ise tüm insanlığın yaydığı düşük enerjiyi dengeler.

Hawkins yaptığı araştırmalarla 20 kalibreden 1000 kalibreye, utançtan aydınlanma duygusuna, yok edicilikten saf bilince, nefretten ben bilincine uzanan 17 sınıf oluşturmuştur. Buna göre:

+ 700 Kalibre = Aydınlanma, Saf bilinç, Ben olma = İnsanlığı etkileyen en üst bilinç düzeyi
+ 600 Kalibre = Dinginlik, Bilgelik, Kendini gerçekleştirme = Beni aşmış bütüne katkıda bulunma düzeyi
+ 540 Kalibre = Haz alma, Dinginlik, kabullenme = Yüksek enerji, uç denemeler
+ 500 Kalibre = Sevgi, Aşkınlık, Zararsızlık ilkesi = Hızlı gelişen, globalleşen, sezgi gücü, duygu dan bilince geçiş.
+ 400 Kalibre = Soyut Kavrama, Objektif ve Rasyonel = Karmaşığı kolay özümseme, sentezci, felsefi yaklaşım
+ 350 Kalibre = Affedici, Uyumlu, Kabulcü = Çözümcü, güçlü öz disiplin, Eşitlik içinde çeşitliliğe saygı…
+ 310 Kalibre = İstekli, Umutlu, teşvik eden, optimist = Açık fikirli, dost, bütüne katkıcı, yeniden alt seviyelerden başlamaktan rahatsız olmayan, yüksek öz saygı…
+ 250 Kalibre = Nötr, güven, deneme ve tatmin = İçsel gücün ve güvenin başlangıcı, özgürlükçü, yargılamayan, .
+ 200 Kalibre = Güç, Cesaret, Olasılıklı = Öz eleştiriye açık, yeniyi deneyebilen, gelişime açık, üretkenliğe geçiş
+ 175 Kalibre = Mağrur, Şişkin Ego, Talepkar = Toplum onaylı şiddet meslekleri, dışsal güçle övünç, milliyetçilik, politik ve dinsel değerlere yükseltme. Duygusal problemlerini yok sayma..
+ 150 Kalibre = Kızgınlık, Şiddet, Saldırgan = Kızgın, Çabuk Parlayan, Kavgacı, abartılmış arzuların çaresizliğini yaşama.
+ 125 Kalibre = Kıskançlık, Arzu, Hayal Kırıklığı = Para, prestij ve güç kazanma arzusu
+ 100 Kalibre = Tutsak, Korku, Ceza = Kıskanma, Endişe, Totaliter yönetim ve Kurtarıcı beklentisi
+ 75 Kalibre = Trajik, Memnuniyetsiz, Depresif = Göz yaşı, Depresyon, Bağımlılık, Kayıp Yaşam
+ 50 Kalibre = Çaresizlik, Umutsuz suçlayıcı, Apati = Umutsuzluk, Yoksulluk, Çaresizlik, bitkinlik,
Başkalarına bağımlılık
+ 30 Kalibre = Gaddar, Kinci, Günahkar, Suçlu = Mazoşist, Öfkeli, Kurban Rolü
+ 20 Kalibre = Yok edici, Utanç, Öfke, Nefret = İçe kapanık, hiç hissetme, Paranoya, Psikoz, Sahte Gurur, tehlikeli kişilik”

Kaynak: Dr. David Hawkins – Power & Force Kitabı

*Gonca Kubat

 

İlişkilerinizde kendinizin ve yaydığınız frekansın farkında olarak, sorunlarınızı çözümleyip daha iyi ilişki yaşamak için başvuru formunu doldurup, size özel çalışmalarla ilgili bilgi alabilirsiniz.

    Adınız, Soyadınız

    Telefon Numaranız (Başına 0 koyarak ve boşluk bırakmadan girin)

    E-posta Adresiniz

    Doğum Yılınız

    Yaşadığınız Şehir

    Probleminizden kısaca bahsedin

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir