Küçüklükten Büyüklüğe İlişki ve Sevgiye Bakışımız
Regresyon terapisinde çözülmesi gereken duyguları çözerken çocukken anneniz/babanız tarafından sevildiğiniz en küçük yaşınıza gidin dediğimde birçok kişi “öyle bir an yok” diye cevap veriyor. Aslında anne/baba, onlar yoksa da o çocuğu yetiştiren her kimse mutlaka sevmiştir, ancak sevgisini de kendi gördüğünce ifade etmiştir. Eleştirmek, çevrede daha iyi olanları örnek göstermek, kendince yanlış gördüğü davranışları bir şekilde düzelttirme çabası; aslında onun bakışına göre çocuğun daha iyi olmasına yöneliktir. Çünkü o da ailesi/çevresi tarafından benzer şekilde yetiştirildiğinden, doğru olanın o şekilde olduğunu düşünmüştür.
Küçükken yaşadığımız, gördüğümüz sevgi ilişkileri; büyüyünce karşı cinsle olan ilişkimize de yansır. Eğer eleştirilerek büyütülmüşsek hayatımıza girenleri eleştirmenin sevgi göstergesi olduğunu düşünürüz. Karşı tarafın istediği gibi biri olmazsak, bizden bekleneni yapmazsak sevilmeyeceğimizi düşünür, içimizden gelmese de yaparız bazı şeyleri. “Hayır” diyememenin sebeplerinden biri de budur. Beklentiyle sevildiysek de karşımızdan bir şeyler bekleriz, onun bizi sevdiğini anlamamız için.
İlişkilerde kısır döngülerle ilgili çalışma yapılırken aile ile ilişkiler mutlaka göz önüne alınmalıdır. Genellikle kızlarda anne ile ilişki, erkeklerde baba ile ilişki hayata, sevgiye bakışın temelini oluşturur. Tam tersi ya da ikisi de olabilir. Aslında birçok ilişkide yaşanılan yoğun duygu bizi ailemizle ilgili bir yaşanmışlığa götürür. Belki aradan uzun zaman geçtiği için bunun o kadar geçmişle bağlantılı olduğunu düşünmeyiz. Ancak duygu odaklı yapılan çalışmalarımızda bu gün yaşadığımız bir üzüntünün şimdiki aklımızla hiç de önemsemediğimiz küçüklükteki bir ana götürdüğünü ve bizi çok etkilediğini fark edebiliriz. Bu konularda goncakubat.com’daki yazılarımda danışanlarımdan örnekler paylaşmıştım.
Anne ve babamızın birbiri ile ilişki modelini de zihnimizdeki resimlerden, içinde bulunulan frekanstan, istememe, kaçma enerjisinden çekebiliriz. Küçükken ailede yaşanılan kıskançlık, şiddet, aldatma gibi durumları yoğun yaşayanların o enerjide kaldıkça, büyüdüğünde de o şekilde insanlara çekildiğini görüyoruz.
Yargıladığımız, çok kızdığımız durumlar varsa onlar da anlaşılması için tekrar karşımıza çıkar. İnsanların annesine, babasına benzeyen kişileri, eşleri hayatına çekmesi tesadüf değildir. Onları anlaması ve ilişkiyi şifalandırarak ağırlaştıran duygulardan özgürleşmesi için fırsattır. Kimi kurban psikolojisinde kalıp yaşadıklarına üzülürken, kimi de içinde bulunduğu döngüden çıkmanın yollarını arar, enerjisini değiştirir.
Bir öğretiye göre de hayatımıza giren bizi en çok zorlayan kişiler de bizim kendimizi geliştirmemiz için varlar. Yaşamda başarılı insanların geçmişine bakarsanız çoğunluğunun çok büyük zorlukları aşanlar olduklarını görürsünüz. İnsan zorlandıkça potansiyelinin en üstüne çıkar.
Aslında küçüklükten bu yana olan acılar, travmalar, inançlar dönüştürülüp değiştirilebilir. Bunun için önce o küçük çocuğun içinde biriken rahatsız eden, üzen, acıtan, kırgınlık, kızgınlık hissettiren duygular varsa onları boşaltmak gerekir. Bunu yapmadan ne kadar olumlu telkinler de verilse çok da iyi hissedilmeyebilir. Sonuçta akşamdan kalan çayın üzerine yeni çay demlenmez. O nedenle önce geçmişteki zihinsel çekmecelerdeki olumsuz anılar çıkartılıp yerine olumluları konulmalı. Zihin kendini tehlikelerden korumaya programlı olduğu için olumsuz anıları olumlulardan daha çok hatırlatır. Terapilerde yapılan; geçmişte biriken zehri akıtıp, olumlu anıların enerjisini güçlendirmek ve çevreden bir şeyler bekleyen o küçük çocuğa sevgiyi önce kendisinin vermesinin iyi hissettirdiğini göstermektir. Kendini sevgiye doyuran insan, ilişkilerini de daha doyumlu yaşar.
*Gonca Kubat
Geçmişin etkilerinden özgürleşerek, ilişkilerini şifalandırmak, sevgiyi hissetmeyi öğrenmek için yaşadıklarına özel yapılabilecek bilimsel çalışmalarla ilgili detaylı bilgi almak istersen başvuru formunu doldurabilirsin.