Sevilmek ve Kabul Görmek
İnsanlar kabul görmek için sınırlarını çizemedi, onaylanma ihtiyacından yapmak istediklerini yapamadı. Sevgi ve şefkat almak için feda-karlık yaptı, kendinden, yaşamından.
Kimisi sevgi ihtiyacını kabullenir; kimi çocukken/büyütülürken sevgiyi alamadığını söyler, ailesine kızar; kimi kendini sevilmeye layık bulmaz o nedenle onu sevmeyen, değersiz hissettirenleri yaşamına çeker; kimi sevgiyi çağrıştıran söze, dokunuşa, davranışa kanar peşinden gider, öyle olmadığını anlayıp acı çeker.
İnsan sevgiyi ilk büyüdüğü ortamda deneyimler. Onu büyütenlerden sevgiyi alamamışsa, nasıl vereceği konusunda zorlanır. Verdiği sevgi de içten içe almaya yönelik fedakarlıklar şeklinde olur. Sevgi ihtiyacının çocuklukta doyurulmaması, büyüyünce de etkisini artarak sürdürür. İstemediği şeylere evet der, yalnız kalmamak için verici davranır. Bir danışanım üniversiteye giderken ailesinin istediği mesleği seçmediği için ailesi tarafından dışlandığını ve arkadaşlarını yanında tutmak için onlara para verdiğini söylemişti. Başka bir vakada babasından göremediği kabulü, hayatındaki erkeklerden almak için onların isteklerine gönülsüzce evet diyerek kendini suçlu hissetmişti. Hatta duyguları kasıklarında yoğun bir şekilde hissediyordu. Duygu odaklı yaptığımız terapide, babaya kızgınlık çıktı; “sen beni onaylamadın, hata yapsam da yanımda olabilirdin, yalnız bırakıldığım için hata üstüne hata yaptım. Birileri yanımda olsun diye tavizler verdim.” diyordu biriken duyguları boşaltırken.
İnsanların birbiriyle uyum bozukluklarının da önemli oranı, sevgi ihtiyacının giderilmemesiyle bağlantılı. Eşler arasında yaşanan tartışmaların kökeni de sevgi hissedip, hissettirememekle ilgili.
İlişkilerde bağımlılığın sebebi de sevgi eksikliğiyle alakalıdır çoğu zaman. Sevgi ihtiyacı öyle güçlüdür ki, karşıdaki kötü davransa bile ona bağımlı olmayı sürdürür; duygusal istismar, şiddet gören kişilerin o ilişkide kalma sebebi de budur. Yıllarca emek verdikleri ilişkinin düzeleceği umudu vardır; o kadar emek verip yatırım yaptıkları şeyi bırakmak pes etmek gibidir. Hele ki de karşıdaki de narsist, hasta ve manipülatör bir kişilikse suçluluk duymamak için de sorun çıkartan taraf olmak istemez ve katlanmayı seçer.
Eleştiri; saldırganlık ya da alınganlıkla karşılanır çoğu zaman, özellikle de çocukluktaki duygusal travmaları anımsatınca. Üst düzey devlet memuru bir danışanım, meslektaşlarının eleştirilerine çok takıldığını anlatmıştı. Eleştirildiğinde öfkelendiğini ve vücut ısısının yükseldiğini fark etmişti. Kendini doğru ifade edemediğini, o kişinin onunla ilgili olumsuz düşündüğünü düşünüyordu. Yetersizlik ve değersizlik hislerinin etkisi, öğrenim hayatında da yaşanmıştı. Kimsenin sevmediği biri olmak istemiyordu ancak sınırlarını çizmediği için kendine de kızgındı. Bu duyguların kaynağına baktığımızda babasının mükemmeliyetçi olduğunu bu nedenle eksiklere odaklandığını anladı.
Eksikliği gidermeye, ihtiyacı doyurmaya yönelik dışarıdan sevgi ve onay arayışı kişiyi beklentiye ve bunun sonucu olarak da hayal kırıklığına sokar.
Beden açken önüne gelen yemeği çok seçmeden yediği gibi, ruh da açken ihtiyacını gidermeye yönelik seçici davranmaz. İnsanın kendine uygun olmayan, ezildiği, aşağılandığı ilişkide kalmasının, sevgi dilenmesinin sebebi de gideremediği sevgi ihtiyacından kaynaklanır. Sevgiyi büyürken alanlar daha seçici davranırken, küçüklükte sevgiyi hissedemeyenler bu ihtiyacı gidermeye çok da özenli davranmıyorlar. Nasıl ki, açlığımızı giderdikçe önümüze gelen her yemeği yemeyip, daha seçici davranıyorsak; ruhsal sevgi ihtiyacımızı da önce içeriden besleyerek daha doyurucu sevgiyi bulabiliriz.
İnsan kendini kaynak olarak düşünürse; kendinde üretmediği bir şeyi sınırsızca sunmaya kalktığında kaynağın kurumaya başladığını görecektir. O nedenle kaynağı içten beslemek gerekir önce.
#goncakubat @hayal.ada
Mutsuz hissettiren duygulardan özgürleşmek, sorunlarına yönelik yapılabilecek çalışmalar hakkında ücretsiz öngörüşme için başvuru formunu doldurabilirsin.