Sevmeyi Sevilmeyi Bilememek
*Herkes onaylanmak, sevmek, sevilmek ister. Bunun içindir kendini aşmaya çalışmalar, takdiri hak etmek için başarılı işlere atılan imzalar…
Ancak bazı durumlarda sevilmek ve sevgisini göstermek için olduğundan bambaşka biri oluverir insan. “Yıllar sonra acaba eşim beni değil de göründüğüm o kişiyi mi sevdi diye düşünüyorum” demişti bir kadın görüşmemizde.
*Sevgi, onay almak için olduğundan farklı biri gibi davranmak insanın en çok kendine zarar verir ve asıl sevgiyi alması gereken yerden (kendisinden) sevgiyi hissedemez.
Sevgide Aile Faktörü
Ailenin çocuğunu koşulsuz sevdiği söylenir ancak ebeveynlerin “istediğim gibi biri olursan seni severim” tavrı çocukluktan bu yana koşullu sevgiyi çağrıştırır. Çoğu zaman düşünmeden yapılan bu hareket, çocukluktan bilinçaltında şöyle bir kayıt oluşturur: “sevgiyi hak etmek için bir şeyler yapmak zorundasın”. Bazı çocuklar sevgiyi kazanmak için kendi isteklerini söylemeyip, ailesinin istediği gibi bir çocuk olurken, bazı çocuklar da ilgi çekmek için sorun çıkartırlar. Büyüdüklerinde kendisi gibi olmayı bilmeyen, sevilmek için karşı tarafı memnun etmek için kendinden vazgeçen bir insan oluyor bu çocuklar. Bazen de sevilmeye layık olmadığını düşünerek ters davranışlara giriyor gördüğü sevgi karşısında. Kendini önemli göstermek için narsist davranışlar da gösterebiliyor.
Yetiştiği ortamda insan sevgiyi nasıl gördüyse zihninde ona göre şekillendirmeye başlıyor.
“Babam gibi davranan kişileri hayatıma çekmişim; kandıran, güvensizlik yaşatan, kendimi savunmada bırakan kişiler girdi hayatıma. Ben kendimi korumam gerektiğini öğrendim.” Bu sözler bir regresyon çalışmasından sonra danışanımın farkındalığıydı. Zihnimiz geçmişin duygusuyla benzer duygular arasında köprü kurar.
Geçmişe Yolculuk
Eski eşiyle olan duygularını çözdükten sonra danışanım “Çocuklarıma sevgimi nasıl göstereceğimi bilmiyorum” diyerek o konuda çalışmak istedi.
Duygu odaklı olarak yaptığımız regresyon uygulamamızda sol omzunda uyuşma hissetti. Oradan anıya gittiğimizde: “Sırtımda bir çıban çıkıyor, babam bir şey yapmayacağım, sadece bakacağım” diyor. Sonra bir acıyla irkiliyor. Babası yapmayacağım dediği halde çıbanı sıkmış. Babasının ona sözünü tutmaması, kandırması bir güvensizlik oluşturuyor.
Sonra bu kandırılma korkusu ilişkilerine de yansıyor. Sol omuzdaki uyuşma hissi başka bir anıya daha götürüyor: “Bir şey olmayacak” diyerek onunla birlikte olmaya çalışan erkek arkadaşı kendini savunmaya sokmasına sebep oluyor. Zihin yaydığı frekansıyla da benzer deneyimi yaşatıyor: “sevdiklerini sandıklarım sözlerini tutmuyor, kandırılıyorum, güvensizim.”
İnsanlar güven duygusunu yitirdikçe duygularını kapatarak kendini garantiye aldığını düşünmeye başlıyor. Ancak bir süre sonra bakıyor ki, kendini hissizleştirmek de mutlu etmiyor.
İnsanoğlu büyütülürken gerekli gereksiz birçok şey öğretilmeye çalışılır da, nasıl sevip onu ne şekilde göstereceği öğretilmez, ondandır çoğu insanın sevgiyi görünce afallaması.
Biz yoğun duygular yaşadığımızda nefesimizi tutar, kaslarımızı gereriz ve bu sebeple duygular bedenimize de kaydolur. Regresyonda bedenin verdiği işaretlerle duygularımızın geçmiş deneyimlerimizle bağlantına gideriz. “Bacaklarım, dizlerinden aşağısı tutmuyor” hissinden zamanda zihinsel yolculuk yaptığımızda “İstediği bir ilişkide nasıl konuşulacağını ne söylenileceğini bilmiyorum” duygusu çıktı bir çalışmamızda. Biraz daha geriye gittiğimizde “Sınıfta bir çocuğun göz kırpması hoşuna gidiyor, ancak yanlış anlaşılacağım korkusuyla duygularımı bastırıyorum.” diyor.
Duyguları Hissedememek
Ailede bazı duygular çocuklardan saklanır. Bir danışanım zihninde gittiği bir anısında “Babaannemin kardeşi ölüyor ve beni okula gönderiyorlar. Nasıl davranacağını bilemiyorum ve gülümsüyorum.” diye anlatıyor. “Sen çocuksun anlamazsın, sus beni de üzme”. “Annemi üzmemek için ben üzülürdüm içten içe.” “Erkek adam ağlamaz”, “Duyguları yaşamanın zayıflık olduğunu sandım.” İnsanlar duyguların saklanmasının daha iyi olduğunu düşünüyor ve sonra istese de en güzel duyguları da hissedemez oluyor.
Duygular üstü örtülmesi için değil yaşanması ve dönüştürülmesi için vardır.
“Sanki karşımdaki kişi benden üstün duygusu” yaşıyorum diyen bir kişiyle yaptığımız çalışmada 20li yaşlarda hoşlandığı bir çocuğa karşı duygularını ifade etmekten çekindiği bir sahneye gitti zihni. Sanki duygularını ifade ederse yanlış bir şey yapacağı kaygısı vardı.
İyi bir ilişki yaşama konusunda çalışırken sıklıkla karşılaştığımız bir konu da “layık değilim duygusu” çıkıyor. Yine bu duygudan çıkış da geçmişin duygularını dönüştürmekten geçiyor.
İlişkiler sevme, sevilme ve onaylanma ihtiyacımızı gidermek için bize alan sağlar. Ancak içeride sevgi boşluğu varsa hazne dışarıdan dolmaz. Özellikle kendinden vazgeçerek karşıdakinden sevgi geleceği beklentisi derin bir yanılgıdır.
Sevgiyi anlamanın yolu; iyi hissetmek ve özgürlüktür. Kendin olamadığın ve sevgisiyle seni iyi hissettirmeyen biri sana uygun değildir. Sevgide takdir, kişiye özel alan tanınması, gelişiminde yanında olunması, saygı önemli etmenlerdir. Ancak en önemlisi insanın kendisini hissetmesidir.
Önce kendi ışığımızı yakmadan dışarıdan ışık aramak bizim yolumuzu şaşırtır. Ancak ışığımızı içeriden yakmayı öğrendiğimizde ihtiyacımız olan sevgiyi bulabiliriz.️
*Gonca Kubat
Hayatında seni mutsuz eden duyguların farkında olup, onlardan özgürleşmek, 2020’de sevmeyi sevilmeyi hissettiğin bir yıl olması için başvuru formunu doldurup, çalışmalarımız hakkında mini bir öngörüşme ile ücretsiz bilgi alabilirsin.