fbpx

Sorun Bugün Yaşadığın Olay Değil!

Sorun bugün yaşadığın olay gibi görünse de, esas konu daha eskiye dayanıyor. İçindeki çocuğun yaraları deşildi.

Yıllardır yaptığım seanslarda, regresyon terapilerinde gördüm ki: etkileyen konu; bugün o yaşadığın olay ve oradaki kişilerle ilgili sanılsa da; aslında, özne; senin çocukluğun ve esas konu: o zamanda hissettiğin duygu.İlişkiler

Acı veren bir ilişki deneyimi de olsa içindeki coşkuyu açığa çıkaran bir ilişki de olsa  karşındaki insanın, geçmişindeki kıvılcımı harekete geçiren bir özelliği vardır. “O kişi de aynı annem/babam gibi davranıyordu bana.” cümlesini çok duydum.

İkili ilişkilerde anne ve babanın ilişkisi de rol model oluşturduğu gibi, küçük çocuğun bazen bilinçsizce annesinin rolünü alarak hayatına giren erkeklerle ilişkisini benzer şekilde devam ettirmeye çalıştığını fark ediyoruz. “Ben de annem gibi küsüyorum, ilgi bekliyorum, onun gibi inatçı davranıyorum vb…”

İlişkide kendini ifade edemediğini söyleyen bir danışanımla yaptığımız regresyon çalışmasında baba otoritesinde kendini ifade edemeyen çocukluğuna gittik. İlişkilerde yaşanan yoğun duygularla ilgili başka çalışmalarda, annesine / babasına baskılarından dolayı öfke olduğunu fark ettik. Bu öfke bazen altta çalışırken, bazen de bastırılıyor.

Eğer bugün yaşadığı ilişki sorunlarında duygularıyla başa çıkamıyorsa kişi, geçmişle ve ebeveynlerle ilişkilerde acı veren duyguların şifalandırılması gerekir. Bizi büyüten kişiler de kendi geçmişlerinin etkilerine göre davrandılar, onların da bildiği oydu. Onları yargılamak, yaşanılanlara kızmak yerine onları anlamaya çalışabiliriz. Böylece benzer döngüleri yaşamaktan özgürleşebiliriz.

Bugün yaşanılan bir ilişkide hissedilen güvensizlik ve korkular, geçmiş ilişki deneyimleriyle bağlantılı olabiliyor. O nedenle geçmişin travmalarından özgürleşmek ve negatif bağları kesmek önemli. Bununla ilgili olarak YouTube kanalımda “Enerjiyi Geri Almak ve Bağ Kesme” meditasyonu paylaşmıştım.

İlişkide seni istemeyenin peşinden koşuyorsan; hakkettiği sevgiyi alamadığını düşünen içindeki küçük çocuğun geçmişi tamamlama iç güdüsü. Bazen de çok fazla el bebek gül bebek büyütüldüğü, her istediği yapıldığı için o çocuk, istediği şeylerin olmamasına tahammül edemiyor. Çocukluğundaki gibi bağırıp çağırıp ya da bir takım oyunlarla istediği olana kadar diretiyor.

Hayatında eril enerjisi yüksek olan kadınlar, yüksek ihtimalle ailede erkek beklentisiyle dünyaya geliyorlar, bazen de aile çocuğun güçlü olmasını isterken çok fazla sorumluluk yükleyebiliyor. Çocuk, yetişkin bir kadın olduğunda da, hayatta sevgi, onay, değer görmek için eril rolünü devam ettirirken, dişil tarafını kendinden bile gizliyor. İlişkilerinde de eril yönü aktifleştirip, verici ve karşı cinsin peşinden koşan taraf olurken; dişil tarafın özelliklerini kullanan; naif, alıcı olan erkeklerle yolu kesişiyor. Kadın, eril tarafın rollerini ve ilişkinin sorumluluğunu kendi üstlenmeye kalktığından; çabalanan değil, çabalayan taraf oluyor. Bu da bir süre sonra ilişkilerde eril-dişil dengeyi bozduğu için mutsuzluk, aldatılma, terk edilme, ayrılma gibi deneyimlere gidebiliyor.

Sevgiyi almak ve hayata güven çocuklukta şekillenmeye başlıyor. Danışanlarımın birçoğu bugün yaşadığı olayların geçmişle bağlantısını çok güzel anlatıyor. “Babam yurtdışındaydı. Annem tek başına 3 çocukla ilgileniyordu. Koruyucu olması gereken babanın olmaması, güvensizlik yaratmış. Çok sahip çıkılmadığım ilişkilerin içinde, her an bırakıp gidecek gibi hissettim.”

İlişkinde bugün beklediğin değer, içindeki çocuğun değer beklentisinden geliyor. Eşinden, partnerlerinden o değeri alamayınca kırgınlık, üzüntü, öfke gibi duygular çıkabiliyor. Öncelikle dışarıdan beklediğini insanın kendine vermesi gerekiyor. Beklentiyle girilen bir ilişki yüksek olasılıkla hayal kırıklığıyla sonuçlanır.

İnsan yaşadıklarına tarafsız bakmaya başladığında kendini o kadar feda eden haline de üzülüp kızabiliyor. Çoğu zaman “herkesi affettim” derken, insanın kendini de anlayıp, affetmesi önemli. Bununla ilgili olarak da “Kendini Affet”mek üzerine meditasyonu YouTube kanalımda paylaştım. https://www.youtube.com/watch?v=J19uzpcxrK0&ab_channel=GoncaKubat

Yaşadıklarını sev, onlar senin bugünkü sen olmana sebep oldu. Eğer ekinler zorlu hava şartlarına mukavemet göstermeseydi, içleri dolabilir miydi? Travma dediğin zorlukların senin büyümen, gelişmen için olduğunun farkına var.

Sağlık

Bazen kişiler travmalarıyla ilgili “aklıma gelen bir şey yok, unuttum, beni etkilemiyor” derken; diğer taraftan gün içinde sebepsiz bedensel rahatsızlıklar (başta, omuzlarda, sırtta, midede ağrılar, kalpte çarpıntı, boğuluyor hissi, enerji düşüklüğü, uyku sorunları vb) hissedebiliyor ve bunlar tetikleyen bir olayla daha yoğun hissediliyor.  Bedendeki kayıtlanmış duygular, geçmişi anımsatan bir olayla yeniden yüzeye çıkabiliyor.Hayat bize duyguları, semptomları mesaj olarak verdi; yok saydıklarımız sesini başka şekillerde (mutsuzluk, zihinsel, fiziksel rahatsızlıklar, hastalıklar…) duyurmaya devam eder.

“Sıkışmış hissettiğimde başım ağrıyor, üzüldüğümde kalbim acıyor, kabullenemediğimde midem yanıyor…”gibi durumları benzer şekillerde yaşıyorsan o duyguların oluş zamanına giderek blokajı çözmen şifalandırır.

Beynimizin duygu ve hafıza ile ilgilenen kısmı yani limbik sistemimizin bir duyguyu oluşturup söz konusu bu duyguyu kimyasal reaksiyonlar ile her bir zerrenize yayılıncaya kadar geçen süre bir buçuk dakikadır. Olumsuz bir duygu yaşadığınızda bu duygunun sisteminizden geçmesinin sadece 90 saniye sürdüğünü hatırlayın. Aynı şekilde duygu odaklı çalışmalarda da, o duyguyu kısa sürede boşaltıp ondan özgürleşebiliyorsunuz.

“Mutsuzum/depresifim/sinirliyim gibi” duygunun kendisi olmayın. Duygulardır misafirdir, gelir ve gider. “ Yaşadığım bu durumda üzgün/ öfkeli/ incinmiş hissetmeye de hakkım var” diyerek onu kabul ettikten sonra döngüsünü tamamlamasına izin verin; sonra da bırakın, akıp gitsin.

Kilo

Baş edilemeyen kilo sorunlarında, görünürde sebepler farklı olsa da büyük oranda çocuklukta yaşanılan duygular temeli oluşturur. Yaşanılan tacizle güçlü olma, kendini koruma inancı olabileceği gibi, geçmişte yaşanılan durumlarla ilgili suçluluk, utanç duyguları, küçükken anne-baba kavgasında hissedilen çaresizlik duygularının yemeyi yönetememeye sebep olabildiğini gördük. Büyüdüğünde mantığıyla kararlar alabileceğini düşünse de kişi, davranışlarını yöneten duygularının kontrolünden çıkmakta zorlanabiliyor. Hatta çoğu zaman atması gereken adımları ertelemeyi seçiyor. Yüzleşilme ve sönümlendirme sürecinden sonra duyguyu yönetmek kolaylaşıyor.

Kilonun bir başka sebebi de içine atılanlar, bırakılamayanlar olup, şişkinliğe sebep olabiliyor. İnsanın içinde hazmedemediği, tuttuğu ne varsa onu bırakması da blokajı çözüp, kilo vermeyi kolaylaştırıyor.

Özgüven 

Bugün kendini sosyal medyada, televizyonda, sokakta gördüğün insanlarla, hemcinslerinle kıyaslıyor; onların senden daha başarılı, güzel, özgüvenli, değerli, mutlu olduğunu düşünüyorsan, bu şimdiki düşüncen değil. Geçmişte büyüklerinin seni başkalarıyla kıyaslamalarının kayıtlarının açığa çıkışı. “Ali sınavlardan çok yüksek not almış, öğretmenleri onu takdir ediyor, Ayşe çok güzel yemek, temizlik, el işi yapıyor, kardeşin pek yetenekli…” Seni yetiştirenler başkalarını örnek gösterdiler, daha iyi olman için eleştirdiler bilinçsizce; aslında niyetleri iyi olarak, senin kendini yetersiz hissedebileceğini düşünmeden yaptılar.

Bir ortamda kendini ifade edemediğini düşünüyorsan; bir yerlerde susturulmuş olabilirsin. Belki okulda öğretmenin, belki ebeveynlerin bilmediğini, susman gerektiğini söylediler, belki yanlış bir şey söylediğin için kendini küçük düşmüş hissettin, sonra da konuşmamanın daha iyi olduğuna karar verdin. Sebep her ne olursa olsun, bugün seni engelleyen duygular amigdalanın hayatını korumak için aldığı bir önlem. Amigdala, duygusal hafıza ve duygusal tepkilerin oluşmasındaki primer role sahiptir. Ancak, biz ilkel beyinde kalmayıp preforantal korteksimizi geliştirirsek yaşanılan her durumun üstesinden gelmenin yollarını bulabiliriz. Nefes, meditasyon, yoga, spor gibi egzersizler, sağlıklı, dengeli beslenmeye ve uykuya özen göstermek, bilinçli farkındalığı arttırmak bu konuda yardımcı olur.

Duyguyu dönüştürmenin ilk adımı onun varlığını kabul etmektir. Bu duyguları yaşadığın anları hatırlıyorsan, zihnindeki o sahneleri daha iyi hissettirenlerle değiştirebilirsin. Sadece bilmek, okumak, dinlemek, düşünmek yetmez. İç dünyandan sonra dış dünyanda da harekete geçmen özgüvenini arttırır. Ne zaman nerden geldiğini bilmediğin duygular için de, korktuğunun üzerine gitmen ve rezil olmanın da dünyanın sonu olmadığını görmen ve bazen kendine, hayata gülebilmenin en özgüvenli hareket olduğunu farketmen için izin vermen döngünü kırar.

Kendini başta sen başkalarıyla kıyaslarsan, dışarının da seni başkalarıyla kıyaslaması bir yansıma olarak çıkar hayatına. Önce sen kendi özgünlüğünü kabul et, sev kendini gelişmeye açık yönlerinle de.

Evet, hayatta her zaman daha iyisi olabilir, ama bu daha iyisi; senin bir öncekinden daha iyin olsun. Ben de bu yazıyı yazarken daha iyisini yazabilirim diyerek, bir haftadır süründürüp, ekleme, çıkarmalarla tamamlayamadım. Sonra, dedim ki kendime “evet ne kadar yazarsam yazayım; atladığım, içimde düşünüp de değinmediğim, yazarsam daha çok farkındalık olacak noktalar da olabilir. Ancak bugün içimden dökülen bu kadarına izin verip, başka bir yazımda da farklı şekillerde açığa çıkartabilirim.”

İçinizden dökülenlere izin verdiğiniz, sonra kendinizi besleyerek yeni yapraklarınızın çıkmasını izlediğiniz güzel günleriniz olsun.

*Gonca Kubat

 

Bugün yaşadığın sorunların, geçmişteki kaynağına inerek çözmek istiyorsan aşağıdaki formu doldurarak içsel dönüşüme başvurabilirsin.

    Adınız, Soyadınız

    Telefon Numaranız (Başına 0 koyarak ve boşluk bırakmadan girin)

    E-posta Adresiniz

    Doğum Yılınız

    Yaşadığınız Şehir

    Probleminizden kısaca bahsedin

     

     

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir