Travmalarla Dolu Hayatlarımız

Küçük bir çocuksunuz. Anneniz babanız kavga ediyor, belki de şiddet var. Korkuyorsunuz, nefesiniz tutuluyor, kasılıyorsunuz. Zihninize, bedenine o korktuğunuz an kodlanıyor. Bu yaşanılanlar zamanla unutulsa bile benzer bir deneyimle yeniden alevleniyor. Bunu en çok regresyon seanslarında fark ediyoruz. Kişi sevdiğim bana bağırdı yada şiddet uyguladı çok kötüyüm diyerek geliyor. O duygunun ona hissettirdiğinden yola çıkıyoruz; değersizlik, yalnızlık, öfke, korku, sevgisizlik… O duygunun oluştuğu zamanlara indiğimizde o küçük çocuğun duygularına varıyoruz.

Okulda derste öğretmeniniz tahtaya kaldırıyor, hazırlıksız yakalandığınız için eveleyip geveliyorsunuz ve hoşlandığınız kız/erkek size bakıp gülüyor. Bu bazen travmatik bir durum olabiliyor. Bundan sonra belki de bir sahne fobisi başlıyor. Ben topluluk önünde konuşamıyorum diye geliyor kişi. Bilinçli zihinle farkında, yapmak istiyor ama yapamıyor, çünkü bilinçaltı kendini korumaya programlı; benzer şeyleri yaşamak istemiyor.

Aynada kendinize bakıyorsunuz, niye bu kadar kilo aldım diyorsunuz. Yine bunun altında korkuyu hapsetme, sevilmeme, güvende hissetme isteği gibi çok farklı duygular çıkıyor. Geçmişteki bir olay, bir his bu durumu oluşturmuş olabiliyor.

Sevgiliniz/eşiniz tarafından terk ediliyorsunuz. Sanki kimse sizi istemiyor gibi geliyor. Çünkü çocukken anneniz/babanız da sizi bırakıp gitmişti. Son yaşanan duygular geçmişte yaşanılan duyguları yeniden hareketlendiriyor.

Travmanın psikolojideki tanımı; kişinin beklemediği anda meydana gelen, bireyde kaygı, endişe gibi negatif duygular oluşturan durumlardır. Buna göre; anne/babadan duyulan bir söz, şiddet, terk edilme, aldatılma, iflas, trafik kazası, yakın birinin kaybı, cinsel istismar, hastalıklar, öğretmenden görülen bir tepki, sosyal ortamda yaşanılan küçük düşürülme gibi durumlar kişiye göre değişen etkilerde travmalara sebep olmaktadır.

Travmanın kişiye göre farklı etkiler gösterme nedeni; geçmişte hissedilenlerin yanı sıra kişinin farkındalık gösterip, daha iyi olma yönünde adımlar atmasıdır. Biri başına gelen beklenmedik olayın daha kolay üstesinden gelebilirken, bir başkası yıllarca içinden çıkamadığı depresyonda kalıp, ağır ilaç tedavileri görebilmektedir.

Travma sonrası üzüntü, öfke, endişe, suçluluk, korku, utanç, yalnızlık, çaresizlik, güçsüzlük, isteksizlik gibi duygular yaşanması doğaldır. Ancak, sürekli olarak yaşanılan travmanın etkisinde kalmak sağlıklı ve dengeli bir yaşamı tehdit eder.

Yaşadığımız travmatik olaylar bize geliştirmemiz gereken yönleri gösterir. Kendinizi değersiz hissediyorsanız, karşınıza çıkan kişiler bu duyguyu yaşatacaktır. Ta ki, kendi hakkınızı fark edip, korumayı öğrenene dek. Terk edilmekten korktuğunuz için denge yasasını bozduysanız üzülen siz olursunuz.

Korktuğumuz, hissettiğiniz şeyler yaşamınıza çekilir.

Para konusunda neye elimi atsam kuruyor diye gelenler oluyor. Bunun altında daha önce yaşanmış olan başarısızlık, parasızlık, ailede çekilen maddi sıkıntılar bunu tetikleyen duygular var. Daha derinlerde kıtlık bilinci çıkabildiği gibi atalardan alınan kodlardan da etkilenme olabiliyor.

Bazen yaşanan bir olay kişinin aşırı üzüntü duymasına, değersiz ve yalnız hissetmesine neden olabilir. Bunun nedeni bilinçaltının geçmişte yaşanan duygularla bağlantı kurmasıdır. Bunu çözümlemek için bu duygunun tohumlarının atıldığı ilk an’ı bulmak önemli. Örneğin eşi/sevgilisi tarafından değer görmediğini düşünen kişi muhtemelen bu hissi ilk olarak çocuk yaşlarda yaşamıştır. O yaşanılanların duygusunu bastırmak yerine fark edip, içimizden çıkarmak, dönüştürmek bundan sonraki yaşanılan olayların etkisini de değiştirecektir.

Duygularını dönüştürmeyi bazıları bilinçli farkındalıkla başarırken, bazıları bilinçaltı düzeyde yapabilmektedir. Yaşanılan kimi olaylar bilinçli zihinle hatırlanmayacak kadar eski yada unutulmuş olabilmektedir. Eşi tarafından istenilmediği hissiyle gelen biriyle yaptığımız regresyon çalışmasında kişi annesinin ona hamile olduğu zamanlardaki kayıtlarını hatırladı. Anne, hamileyken abisini emzirmekte ve karnındaki bebeği de fazlalık olarak görmektedir.

Yaşanılan her olay hafızada kendi adresinde duygu olarak kaydolur. Esasında bir hayal kırıklığı başka bir hayal kırıklığıyla, öfke duygusu başka yaşanmışlıklarla ilişkilidir. Duygusal deneyimlerimiz çok katmanlı olup, aynı veya benzer duygusal deneyimlere dair eski duyguları su yüzeyine çıkartır.
Öfkenin altında yalnızlık, ezilmişlik, üzüntü, korku olabileceği gibi, üzüntünün ardında utanç, pişmanlık, kaybetme korkuları olabilir. Duygularımızın farkında olduğumuzda onları ifade ederek rahatlayabilir ve sonrasında farklı bakış açılarıyla daha iyi hissettiren duygulara odaklanabiliriz. Alfa-theta frekansında gevşemiş durumda olmak çözülmeyi kolaylaştıracaktır.

Günümüzde, bilinçaltı çalışmalar ve telkinlerle rahatsız eden duyguların boşaltılması, duyguların yeniden düzenlenmesi birçok teknikle yapılabilmektedir.

Hareket etmenin de beyin kimyasını etkilediği kanıtlanmıştır. Spor, dans, meditasyon gibi hareketli aktiviteler yapıldığında beyindeki hafıza ve duyguyu etkileyen bölgelerdeki hücreleri faaliyete geçirmektedir.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir