Bilinçaltının İlişkilere Etkisi – 2
- İnsanlar kendisine benzeyen kişilerle ilişki içinde olmayı tercih eder. Çünkü benzemek kendimizi iyi hissettirir, yıllarımızı vererek yaptığımız seçimleri doğrular. Bizim sevdiğimiz şeyleri seven insanlarla birlikte olursak daha rahat edeceğimizi düşünürüz. Çok hareketli biri, tembel biriyle olmak istemez. Aşırı benzerlik de sıkıcı gelir, eksikliklerimizi tamamlayan biri olsun isteriz. Bilinçaltı kendisinde eksik gördüğü şeyin karşı tarafta var olduğunu bilirse, onunla hayatının daha kolay olacağını düşünmeye başlar. Organizasyon yeteneği olmadığını düşünen biri, bu konularda becerikli birini tercih edebilir. Yani bilincimizde ve bilinçaltımızda hem benzeyen hem de tamamlayan birini ararız.
En çok sevgi isteyenler genellikle kendilerini en az sevenlerdir. Hayatta sevilmeyi herkes ister ancak sevilmediğini, değer görmediğini düşündüğü için depresyona girenlerin sayısı hiç de azımsanacak kadar değil. Küçükken yeteri kadar sevildiğini hissetmeyenler sorunların üstesinden gelirken kendilerini daha güçsüz hissediyorlar. Anne ve baba sevgisinden yoksun büyüyen çocuklar, büyüdüklerinde hala bunun eksikliğini duyabiliyor ve karşısındakinden sürekli bir sevgi beklentisi oluşuyor. Bu karşılanmadığında da kendisini ve hayatı derin bir sorgulama sürecine giriyor.
- Yaşamında çok verici olduğunu, bununla birlikte yeteri kadar değer görmediğini söylüyor çoğu kişi. Onlara soruyorum: “Kendinizi ne kadar seviyorsunuz?” Kişiden karşısındakine ve kendisine verdiği değere 1-10 arası puan vermelerini istiyorum. Genelde çıkan sonuç şu şekilde oluyor. Kendisine verdiği değer, karşısındakinde oranla oldukça düşük kalıyor. Bu durumda kişinin önce kendisini sevmesi ve değerini fark etmesi gerekiyor. Kişinin enerjisi değişince duruşu, konuşması, çevresine yaymakta olduğu frekans da değiştiğinden gördüğü muamele de farklı olmaya başlıyor.
- İlişkilerde karşımızdakinin zihnine farkında olsak da olmasak da sürekli tohum ekeriz ve zamanla onu besleyip büyütürsek karşımızda gördüğümüze şaşırmamız gerekir. Şimdi düşünün partneriniz size sürekli güzel yemek yapmadığınızı söylese bir süre sonra siz de güzel yemek yapmadığınıza inanmaya başlamaz mısınız? Yada tam tersi bir şekilde çok güzel yemek yapıyorsun dedikçe güzel yapma isteğiniz tetiklenmez mi? Eğer karşınızdakinin bir şeyi güzel yapmasını istiyorsanız ona bunu gerçekten iyi yapabileceğine inandırmanız gerekir.
- Bir kişiden hoşlanmak ya da hoşlanmamak tesadüf değildir. Burada yine bilinçaltı kayıtlar etkilidir. Bilinçaltının görevinin bizi korumak olduğunu biliyoruz. Bilinçaltında evlenmeye dair kaygıları olan birinin, evlenme ihtimalinin olmadığı kişileri seçmesi şans eseri olmaz. Bazen birbirlerinde ne bulduklarını anlamadığınız çiftler görürsünüz. Oldukça varlıklı bir kişi, hayat kadınlarına zaafı var. Ben işveli, cilveli, oynak kadın seviyorum diyor. Çocukluğuna gittiğimizde, Nuri amcasının bir hayat kadınıyla mutlu olarak gördüğünü zamanları anımsıyor. Sonra o zamanlar mahallesinde hayat kadını dedikleri bir kadının düştüğünde onu kaldırdığı zamanı hatırlıyor ve tercihini onlardan yana kullanmaya karar veriyor.
- İlişkilerinde değersiz hisseden birinin daha önceki ilişkilerinde değer görmemiş olması tahmin edilen bir durum ancak daha derinlere inildiğinde bu duygunun çok küçükken başladığını görebiliyoruz. Değersizlik duygusunun ilk ne zaman başladığına iniyoruz regresyonla. Kardeşinin doğumuyla başlayan değersizlik duygusu, ilkokulda arkadaşının onunla çikolatasını paylaşmak istememesi gibi bir çok etmenin duyguyu tetiklemiş olduğunu fark ediyoruz. Duyguyu bulduktan sonra varlığını kabul ederek, ardından o duyguyu boşaltıyoruz, ardından o zamanki duyguyu ve hayata bakışı değiştiren bir çalışma yapıyoruz. Bu çalışma bilinçaltı düzeyde yapıldığından oldukça etkili olmaktadır.
Hayatınızda kısır döngülerden şikayetçiyseniz o durumla ilgili duygularınızı fark edip, bu duyguları değiştirdiğinizde o döngüden de kurtulursunuz.
Bu konularla ilgili farklı bakış açıları için linkteki yazıyı da okuyabilirsiniz. http://goncakubat.com/iliskilerde-uzulmemek-icin/