Bir sorunun zihinde kalıcı olmasını sağlayan, içinde barındırdığı duygudur.
Bir sorunun zihinde kalıcı olmasını sağlayan, içinde barındırdığı duygudur. O yüzden mantık olarak bilsek de, duyguyu anlamadıkça çözüm genellikle geçici olacaktır.
Zihinde bir sorunu çözmek çok da basit değildir çoğu zaman. Mesela ilişkide bir çatışma ile ilgili çalışıyoruz diyelim. Zihnimizde o olayı ve hissettiklerimizi canlandırıyoruz. Yaşadığımız, hangi duygularımızı hareketlendirdi? Bunları bedenimizin neresinde hissediyoruz? Hissedilenin şiddetine kaç puan veririz? O duygunun rengi nasıl?
Karşı tarafa içimizdeki duyguları (kızgınlık, nefret, güvensizlik..) bedenimizden ve zihnimizden boşalttıktan sonra kendimize de bakıyoruz. O yaşanılan bana ne hissettirdi? (hayal kırıklığı, çaresizlik, değersizlik, yalnızlık, yetersizlik…) Sonra zihnimizde bir zaman yolculuğu yapıyoruz; bu duygular tanıdık mı? Tanıdıksa, o duyguyu takip ediyoruz: İlk ne zaman hissettik?
Her bir duygu üzerinde çalışılması gereken enstrüman gibidir. Belki çocukken büyüklerimizden biri bağırırken çaresiz hissettik, belki okulda arkadaşlarımızın önünde özgüvenimiz zedelendi, belki birinin davranışından utanç duyduk, belki annemiz evden gidince yalnız hissettik. Şimdi de partnerimiz bize bu duyguları hatırlattı yaptığı ya da söylediğiyle. Çoğu zaman bir sözün veya davranışın bizi neden bu kadar acıttığını, canımızı neden bu kadar yaktığını anlamayız. Çünkü altında uyuyan duyguyu uyandırmış, onun sesi son yaşanılanla artarak yüreğimizi çınlatmıştır. Geçmişin geleceği etkisi bundandır. O nedenle terapilerde o duyguyu ilk hissettiğimiz ana gitmek ve orada dönüştürmek gelecekte yaşanılan etkiyi değiştirir.
Duyguyu takip ettiğimizde o bizi oluştuğu zamanlara götürür. Yoğun hissettiğimiz o duyguyu yaşayan küçük halimiz olup, içimizdeki duyguları akıtıyoruz. O zamanlarda bunları hissettiren kişiye veremediğimiz tepkiyi veriyoruz, artık daha fazla içimizde taşımamak için. Hafifledikten sonra karşımızdaki o kişiyi anlayıp, affediyoruz. (Bu ağır duyguları taşımak kendinize zarar verdiği için, haklı olmasa da enerjimizi geri almak için) En önemlisi; yaptığınız ya da yapmadığınız konularda kendinizi affetmeniz. Çoğu zaman bu konu atlanır. “Buna izin vermeyebilirdim” diye kendini suçlamayı da bırakmak gerekir. Herkesin hata yapabileceğini, kimsenin kusursuz olmadığını kabul edip, dersi alarak, yoluna devam etmeyi seçmek.
Zihinde düşündükçe olumsuz hissettiren sahneleri, duygu boşaltmanın ardından; daha iyi hissettirmesi için, yeniden olmasını istediğimiz haliyle kurguluyoruz. (Sınıfta yapamadığımız konuşmayı yapıyoruz, dalga geçen arkadaşımıza gülüyoruz, beladan kaçıyoruz gibi.) İstersek o sahneleri komik bir çizgi film haline getiriyoruz. O küçük çocuğun yüzünü güldürüyoruz. Sonra, tekrar yaşadıklarımıza gidip duygularımıza bakıyoruz; daha nötr hissediyor muyuz? Eğer hala aynı duygular varsa onu takip edip travmaları çözüyoruz ta, ki yaşanmışlıklara karşı zihinsel ve bedensel rahat hissedene dek.
Bilinçaltı zamana göre hissetmez. Sevdiğimizden duyduğumuz bir eleştiri, küçükken annemizden işittiğimiz azarda hissettiğimiz yetersizlik duygusunu uyandırabilir.
İnsan kendi kişiliğinin mimarıdır. Beyinde 100 milyarın üzerinde nöron olduğu gerçeğinden yola çıkarsak nöronlar arası yeni bağlantılar kurularak insanın; kendine, hayatına bakışı, alışkanlıkları değiştirilebilir.
Duygu yüklü olaylar beynin hipokamp bölümünde yer aldığından kalıcı hafızaya kolayca aktarılabilir. O yüzden duygu odaklı terapilerin kalıcılığı ve etkinliği fazladır.
Duyguyu dönüştürdüğünüzde enerjiniz değişir. İnsanın değişen enerjisiyle birlikte yaşamındaki kişilerin ona davranışları değişir ve hayatına çektiği kişiler de değişir.
#Bakışdeğişinceakışdadeğişir
*Gonca Kubat
Zihnin çalışma prensiplerinden hareketle geçmişin etkisinden arınmak, yoğun negatif duyguları bırakmak, daha iyi hissetmeyi öğrenmek için aşağıdaki başvuru formunu doldurabilir, çözmek istediğin sorununa yönelik bilgi alabilirsin.