
İnsanı en çok kendi yorar.
Düşüncelerini kimsenin bilmediğini zannetse de insan, o düşüncesinin enerjisini, kendinden başlayarak çevresine ve dış dünyaya etkisini yaşar.
İçinde kendini yargılarken dışarıda suçlanması, hayata öfkeliyken karşısına kızacağı olayların çıkması, özündeki değerini yaşamazken değer görmemesi, kendinden vazgeçerken yaşamında yalnız bırakılması tesadüf değildir.
İnsan önce kendine iyi gelmeli. Halden hale geçişini kabullenmeli. Hakikatindeki değerini fark etmeli. Bedeni, zihniyle birlikte ruhunu da güzelliklerle beslemeli.Hayatta bir şey arıyorsan;
Onun var olduğunu hissediyorsun demektir.
Yüzde 1, binde 1, milyonda 1 olasılık da olsa o seni kendine çekiyordur
Yaşadığın hiç bir acı, travma sendeki gücü yok edemez.
Geçmişin örtüsünü kaldırdığında
İçindeki muazzam gücü göreceksin.
Ve aradığını da o güçle
Bulacaksın.





Kaybetme korkularını içinden çıkardığında
Anlayacaksın sana neyin iyi gelip gelmediğini.
Çoğu zaman insan korkularıyla yaşar.
Kaybetmekten korktuğu için istemediği şeyleri yapar, hayır demesi gereken yerde evet der, kendini görmez. Aynaya bakan kendine değil, yansımayı düzeltmeye çalışmak adeta ona makyaj yapmaya çalışmak gibidir boşluk ve anlamsızlık hisleriyle kendini fark etmeden dışa odaklı yaşamak…
Dışarıda sandığın şeyleri kaybetmemek uğruna kendiliğini yaşamaktan vazgeçip
Sensiz kalınca anlayacaksın esas anlamsızlığı.
Yaşadıklarınının, olumsuz sandıklarının hediyelerini fark ettiğinde
Kaybettiğini sandığın her şeyin aslında daha büyük kazançlara vesile olduğunu göreceksin.
Şimdi bak aynana, hangi kaybettim dediğin olay, kişi, eşya… büyük hazinelerini keşfetmene vesile oldu?
İnsan küçük dünyadır.

En büyük kötülüğü de
En büyük iyiliği de
Kendinden
Gördü.
Seçimleriyle, takıntılarıyla, tavizleriyle, sınırlarını çizip, kendini bilemeyişiyle vazgeçti en değerli varlığından, potansiyelinden, kendinden. Düştüğü gibi kalkmasını öğrendikçe de hatırladı kendini. Bıraktıkça iyi gelmeyeni, takıldığı engelleri aştıkça gücünü gördü. Farklı baktıkça yaşadıklarının onu büyüttüğünü, açtığını anladı.


Bazen kendinin bile farkında olmadığın konular açılır sana.Dün dilediğin bir şeyi bugün istemiyor olabilirsin.
Ve sen de neyi isteyip istemediklerini konuşurken anlayabilirsin.Kimse boşuna çıkmıyor karşına, karışmıyor, akmıyor hayatına…
Figüran gibi görünse de en ufak bir oyuncu da devrim yaratır hayatta.Şimdi düşün ne zaman, nerede, kiminle konuşurken nasıl aydınlanmalar yaşadın?


İhtiyaç duyduğunda rehberlik, koçluk, danışmanlık isteyebilirsin. Ancak ihtiyacın olan öneri değil, senin kendi çözümünü bulmana ışık tutulmasıdır.En büyük acı da şifa da senden
İnsanı en çok acıtan kendisidir, en büyük şifacısının da kendisi olduğu gibi.
Sevmediği bir hayatı yaşarken, değiştirmek için bir adım dahi atmamak insanı kendinden soğutur.
Sen hayallerin için adımını at, olmasa da; “en azından denedim” der, “neden yapmadım” diye kendinden uzaklaşmazsın. Bakarsın o adım seni hayallerine giden yola götürmüş.

İçeride derin boşluklara düşüyoruz.
Çocuklardan ilham alalım:
Onlar yaralanacağız diye evde oturmazlar
Koşarlar, oynarlar,
Düştükten sonra kalkarlar,
Belki biraz ağlarlar.
Ama sonra kendini korumayı,
Yaralarını sarmayı bilerek
Yeniden oynarlar.


Doğduğumuzdan içinde bulunduğumuz an’a kadar zihnimize birçok telkin gönderilmiştir. Bunları nasıl değiştireceğimizi bilmediğimiz için, bilinçaltımıza doğruymuşçasına kaydedilmiştir. “Onu yapamazsın, bu iş zor, boş ver, idare et, bunun altından kalkamazsın, böyle gelmiş böyle gider…” gibi onlarca yüzlerce söylenenler tıpkı hipnoz gibi etkisi altına alır insanı.
Yıllar sonra bu geçmişte size söylenen deyişler, inanç ve davranış kalıplarınızı etkileyecek, kendini gerçekleştiren kehanet olarak karşınıza çıkacaktır. Geçmişin hipnozunu bozmak bugün bilinçaltı terapilerle mümkündür. Sağ beynin fonksiyonunu kullanarak olumsuz kayıtlar değiştirilir, yerine potansiyelinizi harekete geçirerek daha iyi bir hayat yaşamayı başarabilirsiniz.
Düşüncenin değişimi için ortalama 21 gün gerekirken, bir davranışın kalıcı hale gelmesi için ortalama 40 gün gerekir. Tabi ki, daha hızlı değişim de inanç ve kararlılıkla mümkündür!
Bir insan sizi aramıyor yada görüşmüyorsa ona en son neler hissettirmiş olabileceğinizi düşünün.
Belki farkında olmadan hassas bir yerine dokundunuz, arkadaş olduğunuzu düşünerek eleştirdiniz, aramadığı için sitem ettiniz, yetersiz hissettirdiniz… İnsanlar kendilerini iyi hissettiren şeyleri yaparken kötü hissettiren durumlardan kaçarlar.
Genellikle aldatılma durumları bundan kaynaklanır. Eşi tarafından önemsiz, istenmeyen, yetersiz hissettirilen kişi onu daha iyi hissettiren başkalarıyla görüşmeyi seçebilir. Bunu yapmayan da genellikle içine kapanır yada öfkeli tavırlar sergiler.
Arkadaşlar arasında bile benzer durumlar yaşanır. Sürekli arkadaşınızı dertlerinizle negatife çekerseniz, bazen kibarlığından hayır diyemese de ilk fırsatta ortamdan uzaklaşmak isteyecektir. Kendinizden pay biçin, sizi yoran, enerjinizi çeken biriyle görüşmeye istekli olmak ister misiniz?
İnsanlara ne hissettirdiğinizin farkında olun. Enerji bulaşıcıdır, enerjiniz değişince size yapılan davranışlar da değişecektir. Bu fiziktir, evrensel yasadır.
Karşına çıkan içine sinmiyorsa bu daha iyisini bulabileceğine dair bir işarettir. Bunu ev ararken fark ettim. Birçok eve baktım, daha iyisi ve bütçeme göre olanı mutlaka vardır dedim, pes etmedim. Evet, çok yoruldum. Karşıma katta dubleks bir ev bile çıktı ama bulunduğu konum biraz rahatsız ediciydi. Ardından hep hayal ettiğim gibi önü açığın da ötesinde deniz gören ferah bir ev çıktı karşıma. Arayışıma devam ederek hayalime kavuşmuştum.
Bu olayı metafor olarak yorumlarsak; işte de, ilişkilerde de karşımıza farklı olasılıklar çıkar. İçinize sinmeyen, rahatsızlık duyduğunuz bir şeye kendinizi mecbur hissetmeyin. Elimde bu var, ne yapayım derseniz, diğer fırsatlara da kendinizi kapatmış olursunuz ve iyi hissettirmeyen şeylerle ömrünüz geçer. Yaşamda birçok olasılık vardır ve seçtiğiniz olasılık deneyiminiz olur. En önemlisi seçtiğinizi sevmeyi bilmek.
İnsan düşünceleriyle kendi iklimini oluşturur. Buzullarda narenciye yetiştiğini gördün mü? Kendine sevgi, değer vermeyen biri ne kadar sevgiyi, aşkı yaşayabilir?
İnsanın iklimine göre olur ilişkileri de. Endişe, korku, güvensizlik ortamında bir ilişki ne kadar huzur, şefkat, güven hissettirebilir?
Önce kendin için ısıt kalbini, içten dışa değişir dünya.
Yetişmesini istediğin ilişkiye göre olsun iklimin. Yaşamak istediğine uyumlan.
Belirli sürelerde tekrarlanan davranışlar bir alışkanlık halini alır. Her bir davranışın alışkanlık haline gelmesi için geçen süre farklıdır. Genellikle 21 günde değişim denilse de bu, davranışın niteliğine göre değişir. Son yapılan araştırmalar bir alışkanlığın kazanılması için ortalama 66 gün olduğunu göstermektedir. Mesela güne su içerek başlama alışkanlığı için 7 gün devamlılık yeterli gelirken, spor yapma alışkanlığı edinmekse 180 gün olabiliyor. Alışkanlıklar kişilere ve içeriğine göre zamanlarda değişir, etkili olan motivasyondur. Tekrarlar, beyinde nöronlar arasındaki bağlantıyı güçlendirir. Başta zayıf olan bağlantı, tıpkı kasların güçlenmesi gibi zamanla güçlenir.
Yaşantınızda olumsuzlukları düşünmemeye çalışmak sizi zorlayabilir. Hatta araştırmalara göre bir şeyi düşünmemeniz istendiğinde o şeyi aklınızdan çıkarmak daha da zorlaşır ve tam tersi etki yaratır.
Bunun için yapılması gereken negatiflikleri boşaltıp, yeni açılan yere pozitiflikleri doldurabilmektir. Kirli su olan bir bardağın üstüne temiz su koymanın suyu temizlemediğini bilirsiniz. O nedenle kirli suyu tamamen boşaltmak ve yerine temiz su koymak gerekir.
Zihnimizi arındırmak da bu şekildedir.
Değişmek için iki önemli etken var: Yeterli arzu ve inanç.
Eğer değişim yaşayacağınıza inanıyorsanız ancak gereken çalışmaları yapmaya zaman ayırmıyorsanız yeteri kadar arzuya sahip değilsiniz demektir. Değişmek için çalışmalar yapıyor ancak zihninizde ya yine de olmazsa kuşkuları duyuyorsanız bu seferde yeterli inanca sahip değilsiniz demektir. Ancak yeterli arzu ve inanca sahip olduğunuzda değişim gerçekleşir.


Bu dünyada sadece senin yapabileceğin bir şey için bulunuyorsun. Kendini başkalarıyla kıyasladığında, ruhunun o eşsiz ifadesi kaybolur gider.
Kendi mucizevi varlığının, eşsizliğinin keyfini sür. 🙂
Duygularımızın nedeni…
Hayatımızda her şeye bir anlam yükleriz.
Acı çektiğiniz, üzüldüğünüz, öfkeli, kızgın veya kırgın hissettiğiniz anlarda kendinize şunu sorun: “Bu duruma hangi anlamı yüklediğim için bu şekilde hissediyorum?” “Bu yüklediğim anlamı ne şekilde değiştirirsem duygularımı istediğim yönde değiştirebilirim?”
Duygularımızın nedeni ona yüklediğimiz anlamlardır.
Hayatta yapmak zorunda olduğumuz ancak yapmaya pek gönüllü olmadığımız işler vardır.
Kendinize şunu sorun. “Bunu kaçtığım bir şey yerine, hevesle yaptığım bir şey haline nasıl getirebilirim?”
Belki birinden destek alabilirsiniz, belki onu yaparken sevdiğiniz müziği dinlersiniz. Ya da yaratıcılığınızı kullanarak yapış biçiminizi değiştirirsiniz. Ya da o işi bitirdiğinizde kendinize ödüller koyarsınız. Düşünün, yapmanız gereken ancak sevmediğiniz işleri de bakış açınızı biraz değiştirerek veya küçük rötuşlarla daha keyifli bir hale getirmenin yolu mutlaka vardır.
Evrende her şey birbirine bağlıdır ve hiç kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz.
Karşılaştığımız herkes bize bir şey öğretir, önemli olan dersimizi alarak yolumuza devam edebilmek.
İçsel Dönüşüm Terapisti olarak uyguladığım tekniklerden biri de Ho’oponopono yöntemidir. Bu teknik yaratılanların tek bir kaynaktan doğduğunu anlatır.
Karşıma çıkan kişi benim hangi yanımı iyileştirmem gerekiyor diye soruyorum. Her bir danışan için kendime dönüyor; “Seni seviyorum. Özür dilerim. Beni affet. Teşekkür ederim.” diyerek önce kendimi arındırıyorum.
Bu kelimelerin özüne bakarsak: beni affet diyerek kendimizden af diliyoruz. Zihnimizle barışıyoruz. Seni seviyorum dediğimizde kendimizi sevdiğimizi söylüyoruz. Özür dilerim dediğimizde sorumluluğu üzerimize alarak kendimizle barışıyoruz. Teşekkür ederken zihnimize bize yaşattığı her şey için teşekkür ederek öğrenmemiz gerekeni öğrettiği için teşekkür ediyoruz.
Bu hafta hislerimizden kaçmak yerine dönüp kendimize soralım başıma gelen bu olay bana ne anlatıyor. Sonra kendimizi arındırıp, affedelim, özür dileyerek teşekkür edelim kendimize.
Ve en çok da kendimizi sevelim.
Biz kendimizi ne kadar çok seversek hayatımız da yaydığımız frekansla değişecektir.
Sorumluluğu almak
Hayatımızın sorumluluğunu almak tüm yaşamımızı etkileyecek bir zihin durumudur. Başınıza gelen olaylarda bir başkasını suçladığınızda, haklı yada haksız olsun, o kişinin sizin üzerinizde bir gücü olduğunu kabul etmiş olursunuz. Belki sorumluluğu başkasına yıkarak başarısızlığınıza ya da hayatınızdaki kötü giden şeylere bir açıklama bulabilir ve egonuzu rahatlatabilirsiniz. Ancak bunun bedelini duygularınızın ve yaşamınızın kontrolünü başka insanlara devrederek ödersiniz.
Bugün hayatımızın sorumluluğunu alarak bir farkındalık yaratalım. Başkalarını suçlamak yerine bunları hissetmeye ben izin verdim ve bu etkiyi şimdi değiştirebilirim diyerek sorunlara yaklaşın. Geçmişte yaşadıklarınız sizi çok sinirlendirdiyse ve kesinlikle karşı taraf hatalı olsa bile bu kalıbı kullanın. Burada suçu değil sorumluluğu üzerimize alıyoruz ve bu şekilde gücümüzü üstlenerek durumu istediğimiz şekilde değiştiriyoruz. Aradaki farka dikkat ederek bugün hayatımızın sorumluluğunu ve gücü ele almak üzerinde düşünelim.
Korku insanın hayallerini gerçekleştirmesi yolunda en büyük engeldir. Korkunun nedeni, yaşamda karşılaştıklarımızın üstesinden gelemeyeceğimiz düşüncesinden kaynaklanır. Eğer, başaracağımızı bilirsek korkmayız.
Korkulardan kaçmak geçici bir süre için rahatlık sağlar. Ancak uzun vadede kendinizi güçsüz hissetmeye başlar ve başarabileceklerinizden kendinizi mahrum edersiniz. Tabi ki hayatta mantıklı korkular da olmakta. Korkunun da birçok duygu gibi yaşanması gereken durumlar vardır. Ancak, korkunun sizi uzun süre kontrol altında tutup, yaşam kalitemizi düşürdüğü durumlarda bir kere daha dönüp korktuğunuz şeye bakın.
Bir çok korku insanları bir nevi kafeste yaşamaya mahkum eder.
Yaşadıklarınızın hepsinin verdiği bir ders vardır. O dersi alın ve arkanıza değil önünüze bakın.
ŞÜKRETMEK
Sahip olduklarınızdan daha fazlasını istiyorsanız, önce var olanlar için şükretmek önemlidir. Şükretmek, bolluk ve bereketi arttırmanın anahtarıdır.
Elinizdekilerin değerini bilmemeniz, sahip olacaklarınıza da değer vermeyeceksiniz yönünde bir işarettir. Sahip olmadıklarına üzülmek kıtlık enerjisini yayar ve bu olumsuz ruh haline soktuğu gibi yaşamdaki eksikleri arttırır.
Hayatınızdaki güzelliklere şükrettikçe mutlu olduğunuzu fark ederek bereketin de arttığını görürsünüz. Yükselen pozitif enerji daha iyi şeyleri hayatınıza çeker.
Daha fazlasını istediğiniz her şey için, önce elinizdekilere şükredin. Mutluluğu arttırmak için mutlu olduğunuz şeylere şükredin. Bu açık havada bir yürüyüş için şükretmek olabilir, güzel bir yemeği yediğiniz için şükretmek olabilir, her yudumda keyif aldığınız çay kahve olabilir.
Şükretmediğiniz bir şey elinizden gitse ne hissederdiniz?
Bugün kendimize bir şükür listesi yapalım. Elimizdeki değerlerin farkında varalım.
Yaşamda pozitif ve negatif mevcut. Bu farkında olmamız için bir fırsattır. Karşılaştığımız her şeyden, her olaydan bir şey öğreniriz. Mutlak denge diye kesinlik yoktur. Denge noktası, insan için zıt kutuplar arasında gelgitin en az olduğu noktadır. Zaman zaman uçlara gider geliriz, sonuçta insanız ve duygulara sahibiz. Bu duyguları yaşıyor ve onlardan öğreniyoruz. Seçim yapma hakkımızı kullanarak dengeyi sağlayabiliriz. Koşullarımızı her zaman kontrol edemeyiz ama tepkilerimizi seçebiliriz. Dengeyi bulduğumuzda iç huzuru ve gerçek gücümüzü buluruz.
Başarısızlığın başarının diğer gerekli yarısı olduğunu göremezsek, başarısızlıktan kaçınmaya çalışır ve böyle yaparak başarıdan da kaçınmış oluruz.
Nasıl aşağısı olmadan yukarısı da olamayacağı gibi başarısızlık olmadan başarı da olamaz. Zihnimizi mükemmel bir dengeyle kullanmayı öğrenerek her şeyi tam olarak kabul etmek; başarısızlığın başarıya götürdüğünü bilerek başarıyı ve başarısızlığı kabul etmek önemlidir.
Tekrarlayan duygulardan kurtulmanın en iyi yolu döngüyü kırmaktır.
Geçmiş zihindedir ve onu değiştirdiğinizde enerjiniz değişir ve böylece gelecekte yeni enerjinize uygun olasılıkları kendinize çekebilirsiniz. Geçmişteki kurban bilincinizi bıraktığınızda dönüşüm başlar. Geçmişte değer görmediğinizi düşünebilir, yetersiz hissedebilirsiniz. Bilinçaltınız, her ne hissediyorsanız onu doğru kabul eder. Tıpkı geçmişin olumsuzluklarında çektiğiniz negatif durumlar gibi.
Eğer, geçmişte sevilen, değerli, yeterli olduğunuza dair duyguları güçlendirirseniz enerjiniz buna uymak durumundadır ve ona uygun olay ve kişileri yaşarsınız. Geçmişin ağırlık eden duygularını bıraktığınızda hayatınız değişir.
Hayat o kadar hızlı akıp giderken sen tadını çıkartmaya bak. Çevrenin senin hakkında ne düşündüğüne bakmadan önce kendinin ne hissettiğine bak. Güneşli bir havada, güneşe bak ve gülümse. Güzelliklerin sana gelmesini beklemeden sen onlara git.
Düşünce, duygu ve inançlarımızı aynı şekilde yönlendirdiğimizde oluşan rezonansla istediğimizi yaşamımıza çekebiliriz. İsteğimizin gerçekleşeceğine gerçekten inanmadığımız sürece ne kadar imgelesek de, istediğimizi söylesek de olmaz. Kalbimizin derinliklerinde gerçekleşeceğine inandığımız şeyler gerçekleşir.