Kendime Deyişler…

At, başını ne yöne çevirirsen o yöne gider. Hayat da o şekildedir. Sen neye odaklanırsan yaşamın da o yöne gider.
Ve 2016’da ilk kez içimden gelerek yazdığım gibi:
“Bakış değişince Akış da değişir.”
  Beliz Gonca Kubat
İnsan önce kendine iyi gelmeli.

İnsanı en çok kendi yorar.

Düşüncelerini kimsenin bilmediğini zannetse de insan, o düşüncesinin enerjisini, kendinden başlayarak çevresine ve dış dünyaya etkisini yaşar.

İçinde kendini yargılarken dışarıda suçlanması, hayata öfkeliyken karşısına kızacağı olayların çıkması, özündeki değerini yaşamazken değer görmemesi, kendinden vazgeçerken yaşamında yalnız bırakılması tesadüf değildir.

İnsan önce kendine iyi gelmeli. Halden hale geçişini kabullenmeli. Hakikatindeki değerini fark etmeli. Bedeni, zihniyle birlikte ruhunu da güzelliklerle beslemeli.Hayatta bir şey arıyorsan;

Onun var olduğunu hissediyorsun demektir.

Yüzde 1, binde 1, milyonda 1 olasılık da olsa  o seni kendine çekiyordur

Yaşadığın hiç bir acı, travma sendeki gücü yok edemez.

Geçmişin örtüsünü kaldırdığında

İçindeki muazzam gücü göreceksin.

Ve aradığını da o güçle

Bulacaksın.

Parça parça benlikler taşıyoruz içimizde!
Çoğu zaman biri diğerinden habersiz.
Bir yanıyla olgun, herkesi olduğu gibi kabul eden benlik
Bir yanıyla ebeveynlerini yaptıkları ya da yapmadıklarından suçlayan benlik
Başka taraflarda kendine kızgın,  dünyaya kırgın,
Diğer yanda hayatla barışmayı seçen uyumlu taraf,
Bir yanı sakin, bir yanı feveranlı
Bir yanı şükürde, bir yanı küfürde,
Bir yanı kendini seven, öven, diğer yanı nefret eden, suçlayan
Bir tarafı cesur, diğer tarafı sinmiş…
Bu benlikler bazen bir olayla, duyguyla, bazen bir çatışmayla çıkıveriyor bilinçaltının karakutusundan.
Tüm bu benlikler birbiriyle kaynaşıp, anlaşarak bütünleştiğinde en iyi versiyonuna dönüşüyor insan da.💜
Yaşadıklarından çok yaşamadıklarınadır insanın en çok pişmanlığı…
Bu yüzdendir ölüm korkusu.
Ömrün, sağlığın, gücün elverdikçe gez, oku, öğren, keşfet.
Adı üstünde yaşa-m.
Paranı istiflediğin gibi zamanını, hayatını istifleyemezsin.
Kötü gün parası diye kenara koyduğun gün gelir öyle oluverir.
Niyet kaderi etkiler.
Sonra yaparım diye diye son(ra)lanır ömür de.
Bir bakmışsın ki gezdiğin, okuduğun, gördüğün, yaşadıkların kârın olmuş.
Kırmak gerekir bazen kabuğunu,
Kendin olma alışkanlığını,
Yarardan çok zarar getiren putlarını,
Eskimiş kalıplarını.
Alıştığın, güvenli sandığın sınırlarını aştığın zaman
Göreceksin:
Sonsuz sınırsız olmanın özgürlüğünü
Bak şimdi!
Ne gibi sınırlar koydun;
Kendine, dünyana, ruhuna?
Güneş bile her gün doğup battığı açısını değiştirirken sen hangi acılar ve açılarda takılıp kaldın?
Kilolu bir insan görünce onun boğazına hakim olamadığını düşünebilirsiniz.
Oysa o belki çocukken yaşadığı duyguların (annesinin eleştirileri, uğradığı taciz, korunma ihtiyacı, kendini yetersiz hissetmek, yalnızlık vb) üstesinden gelmek için bilinçaltı kilolu olmayı seçmiş olabilir.
Çekingen, soğuk, güvensiz, öfkeli, negatif birilerini görünce onları yargılamış olabilirsiniz.
Gerçekte onların neler yaşayarak bu savunma mekanizmalarını geliştirdiklerini aklınıza dahi getiremeyebilirsiniz. (babasının baskıları, yalnızlığı, korkuları, kayıpları, üzüntüleri ve daha tahmin bile edemeyeceğiniz şeyler yaşamış hatta bunları bilinçli zihniyle hatırlamıyor bile olabilir.)
Şimdi birinin hakkında konuşmadan önce düşün. Sen kendine hangi savunma mekanizmaları geliştirdin? Belki mükemmeliyetçi olduğunu söyleyerek erteliyorsun (özgüvenin kırıldığı içindeki çocuk), belki gereğinden fazla titizlik gösteriyorsun (kirlenme hissi), belki ilişkilerini sabote ediyorsun (korkuların)…
Kimsenin başkalarını yargılamaya hakkı olmazken, herkesin gördüklerini anlayıp, kendi de dahil şefkat hissedebilmesiyle dönüşür insanlar ve toplumlar.

Kaybetme korkularını içinden çıkardığında
Anlayacaksın sana neyin iyi gelip gelmediğini.

Çoğu zaman insan korkularıyla yaşar.
Kaybetmekten korktuğu için istemediği şeyleri yapar, hayır demesi gereken yerde evet der, kendini görmez. Aynaya bakan kendine değil, yansımayı düzeltmeye çalışmak adeta ona makyaj yapmaya çalışmak gibidir boşluk ve anlamsızlık hisleriyle kendini fark etmeden dışa odaklı yaşamak…

Dışarıda sandığın şeyleri kaybetmemek uğruna kendiliğini yaşamaktan vazgeçip
Sensiz kalınca anlayacaksın esas anlamsızlığı.

Yaşadıklarınının, olumsuz sandıklarının hediyelerini fark ettiğinde
Kaybettiğini sandığın her şeyin aslında daha büyük kazançlara vesile olduğunu göreceksin.
Şimdi bak aynana, hangi kaybettim dediğin olay, kişi, eşya… büyük hazinelerini keşfetmene vesile oldu?

İnsan küçük dünyadır.

Yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnsan da doğanın bir parçasıdır ve mikro evrendir. Katman katman benlikleri vardır. Yerkabuğunu oluşturan katmanların birbirinin üstüne çıkması ya da altına girmesi gibi; insanın da katmanlı benlikleri birbirini sıkıştırabilir.
Yetersizlik benliği özgüven oluşturma benliğini sıkıştırırken, değersizlik benliği haksızlığa uğramışlık benliğini sıkıştırabilir, öfke sabrın altına sokulurken; yalnızlık, sosyal benliği ittirebilir, kurban psikolojisi güçlü olmanın üstüne çıkmaya çalışabilirken, geçmiş geleceğe sürtünebilir.
İçimizdeki depremlerden sağlıklı şekilde çıkmanın yolu, insanı ayakta tutan hayat amacını, motivasyonunu, değerlerini sağlam oluşturmasıdır. Başkasının (çevresinin) oluşturduğu inançlar, değerler ve hayat amacı çok sağlam olmayabilir. Günün birinde inandığını sandığı tüm değerler yıkılırken; insan yaşama uyum sağlayıp kendine uygun bir hayat kurmayı öğrenir, yaşadığı depremlerin ardından. İnsan; kendine katman katman oluşturduğu benliklerin altında hakiki benliğini bilmeli.
İnsan
En büyük kötülüğü de
En büyük iyiliği de
Kendinden
Gördü.
Seçimleriyle, takıntılarıyla, tavizleriyle, sınırlarını çizip, kendini bilemeyişiyle vazgeçti en değerli varlığından, potansiyelinden, kendinden. Düştüğü gibi kalkmasını öğrendikçe de hatırladı kendini. Bıraktıkça iyi gelmeyeni, takıldığı engelleri aştıkça gücünü gördü. Farklı baktıkça yaşadıklarının onu büyüttüğünü, açtığını anladı.
Yaşanılan sorunların kaynağında genellikle; özünü, gücünü, kendi değerini bilememek yatar.
Yeterince iyi olmadığını düşündüğü için; ertelemeler, hayır diyememek, değer gördüğü ilişkiler yaşayamamak, sevdiği işi yapamamak, sebepsiz ağrılar, hakkettiğini isteyememek, kıyaslama, kıskançlık gibi sorunlar yaşar insanlar.
Çocukluktan bu yana evde, okulda, çevrede düşünülmeden yapılan söylevler sorgulanmadan kabul edilmişse, hayatı sınırlandıran bir inançla yaşanılır.
Şimdi, kendinizi o gün bu telkinleri alan çocuk olarak düşünün. O zaman söylenilenleri kabul etmeyin, bu senin görüşün deyin. Ardından o çocuğa “Sen çok değerlisin, eşsin, çok güzel yeteneklerin var, onları kullandıkça geliştirmek senin elinde, zekisin. Yapmak istediklerini yapabilme gücün olduğu için onları istiyorsun. İçindeki bilge parça nasıl yapılacağını biliyor. Zaman zaman hata yaptığını düşünebilirsin, bu çok normal. Yaşadıklarına hata değil deneyim olarak bak ve ondan öğrendiklerini düşün. İnandığın yolda yürümeye devam et. Seni seviyorum.” deyin.
Geçmişten bu yana oluşturulan benliklerinizden katman katman sıyrılarak, özgürlüğü hissedin.
Her sohbet bir açılımdır anlayan için.
Bazen kendinin bile farkında olmadığın konular açılır sana.Dün dilediğin bir şeyi bugün istemiyor olabilirsin.
Ve sen de neyi isteyip istemediklerini konuşurken anlayabilirsin.Kimse boşuna çıkmıyor karşına, karışmıyor, akmıyor hayatına…
Figüran gibi görünse de en ufak bir oyuncu da devrim yaratır hayatta.Şimdi düşün ne zaman, nerede, kiminle konuşurken nasıl aydınlanmalar yaşadın?
Hayata küskün olman en çok kimi etkiliyor?
Tabi ki seni.
Sen önce kendine karşı samimi olmayı başardığında; hayatla da samimi olmayı bileceksin.
İsteklerinde bile yeterince samimi olamadın belki.
Başarı isterken belki de onu önce kendin için değil de başkalarından göreceğin onay için istedin.
Eş, iş, ilişki, kariyer isteklerinin çoğu bile; çevreden, medyadan görülen özentidendi belki.
“İstedim de hayat bana vermedi” diyerek dış dünyaya attı topu,
Kendine küsemeyince hayata küstü insan!
Olmayan, sözde istediklerine, bir de şu açıdan bakabilirdi: Belki de hayat, seni senden korudu.
Önce kendiyle barışıp, özgünlüğünü tüm samimiyetiyle yaşasa insan, hayatının kahramanı olabilirdi.
Seni senden daha iyi tanıyan bir insan ya da bir makine yok. Çünkü yaşanmışlıklarını ve onlara karşı hissettiklerini en iyi kendin bilirsin. Sorununu en iyi bilen sen olduğun gibi, en iyi çözüm de sendedir. Şu anda çözümü bilmiyor olabilirsin, bunun için önce kendine yolculuk etmelisin.
Dışarıdan gelen öneriler geçici çözüm sağlayabilir belki, ancak senin için en iyi çözüm; senden çıkandır.

İhtiyaç duyduğunda rehberlik, koçluk, danışmanlık isteyebilirsin. Ancak ihtiyacın olan öneri değil, senin kendi çözümünü bulmana ışık tutulmasıdır.En büyük acı da şifa da senden

İnsanı en çok acıtan kendisidir, en büyük şifacısının da kendisi olduğu gibi.

Sevmediği bir hayatı yaşarken, değiştirmek için bir adım dahi atmamak insanı kendinden soğutur.

Sen hayallerin için adımını at, olmasa da; “en azından denedim” der, “neden yapmadım” diye kendinden uzaklaşmazsın. Bakarsın o adım seni hayallerine giden yola götürmüş.

Neyi neden seçtiğimiz, sevdiğimiz, hoşlanmadığımız zihnimizde çoğu zaman geçmişte bir durumla bağlantılıdır. Bir rengi seviyoruz deriz, belki o renk küçükken en sevdiğimiz arkadaşımızın giydiği elbisenin rengidir, hatırlamayız bile. Bir meyve belki ailede kavga edilen sıkıntılı bir ortamı hatırlatır da, ona alerji bile üretebiliriz. Kıvırcık saçtan hoşlanıyoruz derken, ilk aşkımızın kıvırcık saçlı olması etken olabilir. Karanlıktan korkuyorsak, belki de çocukken karanlıkta yaşadığımız travmayı hatırlattığındandır.
Aslında gerçekliğimiz değişkendir. Aynı duygularımız gibi. Bir şeye duygumuzu değiştirdiğimizde ona bakışımız değişir. Bir zamanlar uğruna şiirler yazdığımız aşkımıza bir şey hissetmeyebilir, korktuğumuz hayvanları en yakın dostumuz edinebilir, kabusumuz olan kalabalığa sunum yapmayı eğlenceli hale getirebiliriz. Bütün bunları yapan beynimizdir.
Yara almamak için kendimizi dış dünyaya kapatırken;
İçeride derin boşluklara düşüyoruz.

Çocuklardan ilham alalım:
Onlar yaralanacağız diye evde oturmazlar
Koşarlar, oynarlar,
Düştükten sonra kalkarlar,
Belki biraz ağlarlar.
Ama sonra kendini korumayı,
Yaralarını sarmayı bilerek
Yeniden oynarlar.

Kimi yıllarca yaşadığının etkisinde kalıp o duygulardan çıkamazken, kimi yaşadıklarını kaldıraç olarak kullanıp daha iyi bir hayata geçiş yapabiliyor.
Zaman en iyi ilaç değil,
Zamanla güzel bakmaya dönüştürdüğün duygular en iyi ilaçtır.

Doğduğumuzdan içinde bulunduğumuz an’a kadar zihnimize birçok telkin gönderilmiştir. Bunları nasıl değiştireceğimizi bilmediğimiz için, bilinçaltımıza doğruymuşçasına kaydedilmiştir. “Onu yapamazsın, bu iş zor, boş ver, idare et, bunun altından kalkamazsın, böyle gelmiş böyle gider…” gibi onlarca yüzlerce söylenenler tıpkı hipnoz gibi etkisi altına alır insanı.

Yıllar sonra bu geçmişte size söylenen deyişler, inanç ve davranış kalıplarınızı etkileyecek, kendini gerçekleştiren kehanet olarak karşınıza çıkacaktır. Geçmişin hipnozunu bozmak bugün bilinçaltı terapilerle mümkündür. Sağ beynin fonksiyonunu kullanarak olumsuz kayıtlar değiştirilir, yerine potansiyelinizi harekete geçirerek daha iyi bir hayat yaşamayı başarabilirsiniz.

Düşüncenin değişimi için ortalama 21 gün gerekirken, bir davranışın kalıcı hale gelmesi için ortalama 40 gün gerekir. Tabi ki, daha hızlı değişim de inanç ve kararlılıkla mümkündür!

Bir insan sizi aramıyor yada görüşmüyorsa ona en son neler hissettirmiş olabileceğinizi düşünün.
Belki farkında olmadan hassas bir yerine dokundunuz, arkadaş olduğunuzu düşünerek eleştirdiniz, aramadığı için sitem ettiniz, yetersiz hissettirdiniz… İnsanlar kendilerini iyi hissettiren şeyleri yaparken kötü hissettiren durumlardan kaçarlar.

Genellikle aldatılma durumları bundan kaynaklanır. Eşi tarafından önemsiz, istenmeyen, yetersiz hissettirilen kişi onu daha iyi hissettiren başkalarıyla görüşmeyi seçebilir. Bunu yapmayan da genellikle içine kapanır yada öfkeli tavırlar sergiler.

Arkadaşlar arasında bile benzer durumlar yaşanır. Sürekli arkadaşınızı dertlerinizle negatife çekerseniz, bazen kibarlığından hayır diyemese de ilk fırsatta ortamdan uzaklaşmak isteyecektir. Kendinizden pay biçin, sizi yoran, enerjinizi çeken biriyle görüşmeye istekli olmak ister misiniz?

İnsanlara ne hissettirdiğinizin farkında olun. Enerji bulaşıcıdır, enerjiniz değişince size yapılan davranışlar da değişecektir. Bu fiziktir, evrensel yasadır.

Karşına çıkan içine sinmiyorsa bu daha iyisini bulabileceğine dair bir işarettir. Bunu ev ararken fark ettim. Birçok eve baktım, daha iyisi ve bütçeme göre olanı mutlaka vardır dedim, pes etmedim. Evet, çok yoruldum. Karşıma katta dubleks bir ev bile çıktı ama bulunduğu konum biraz rahatsız ediciydi. Ardından hep hayal ettiğim gibi önü açığın da ötesinde deniz gören ferah bir ev çıktı karşıma. Arayışıma devam ederek hayalime kavuşmuştum.

Bu olayı metafor olarak yorumlarsak; işte de, ilişkilerde de karşımıza farklı olasılıklar çıkar. İçinize sinmeyen, rahatsızlık duyduğunuz bir şeye kendinizi mecbur hissetmeyin. Elimde bu var, ne yapayım derseniz, diğer fırsatlara da kendinizi kapatmış olursunuz ve iyi hissettirmeyen şeylerle ömrünüz geçer. Yaşamda birçok olasılık vardır ve seçtiğiniz olasılık deneyiminiz olur. En önemlisi seçtiğinizi sevmeyi bilmek.

İnsan düşünceleriyle kendi iklimini oluşturur. Buzullarda narenciye yetiştiğini gördün mü? Kendine sevgi, değer vermeyen biri ne kadar sevgiyi, aşkı yaşayabilir?

İnsanın iklimine göre olur ilişkileri de. Endişe, korku, güvensizlik ortamında bir ilişki ne kadar huzur, şefkat, güven hissettirebilir?

Önce kendin için ısıt kalbini, içten dışa değişir dünya.

Yetişmesini istediğin ilişkiye göre olsun iklimin. Yaşamak istediğine uyumlan. 

Belirli sürelerde tekrarlanan davranışlar bir alışkanlık halini alır. Her bir davranışın alışkanlık haline gelmesi için geçen süre farklıdır. Genellikle 21 günde değişim denilse de bu, davranışın niteliğine göre değişir. Son yapılan araştırmalar bir alışkanlığın kazanılması için ortalama 66 gün olduğunu göstermektedir. Mesela güne su içerek başlama alışkanlığı için 7 gün devamlılık yeterli gelirken, spor yapma alışkanlığı edinmekse 180 gün olabiliyor. Alışkanlıklar kişilere ve içeriğine göre zamanlarda değişir, etkili olan motivasyondur. Tekrarlar, beyinde nöronlar arasındaki bağlantıyı güçlendirir. Başta zayıf olan bağlantı, tıpkı kasların güçlenmesi gibi zamanla güçlenir.
snaat-terapi
Yaşantınızda olumsuzlukları düşünmemeye çalışmak sizi zorlayabilir. Hatta araştırmalara göre bir şeyi düşünmemeniz istendiğinde o şeyi aklınızdan çıkarmak daha da zorlaşır ve tam tersi etki yaratır.
Bunun için yapılması gereken negatiflikleri boşaltıp, yeni açılan yere pozitiflikleri doldurabilmektir. Kirli su olan bir bardağın üstüne temiz su koymanın suyu temizlemediğini bilirsiniz. O nedenle kirli suyu tamamen boşaltmak ve yerine temiz su koymak gerekir.
Zihnimizi arındırmak da bu şekildedir.meditasyon1

Değişmek için iki önemli etken var: Yeterli arzu ve inanç.

Eğer değişim yaşayacağınıza inanıyorsanız ancak gereken çalışmaları yapmaya zaman ayırmıyorsanız yeteri  kadar arzuya sahip değilsiniz demektir. Değişmek için çalışmalar yapıyor ancak zihninizde ya yine de olmazsa kuşkuları duyuyorsanız bu seferde yeterli inanca sahip değilsiniz demektir. Ancak yeterli arzu ve inanca sahip olduğunuzda değişim gerçekleşir.

1483025_1678249065749940_2431399092204974019_n

 

Sakın bir başkasını sizde olmadığını düşündüğünüz şeyleri olduğu için kıskanmayın, kem gözle bakmayın. Aşkı, mal varlığı, işi, ailesi, güzelliği, hayatı, çevresi, gezmesi için birçok kişi birbirini kıskanıyor. Esasında bu duygu, kıtlık enerjisi yayıyor. (Bilinçaltına gizlice iletilen mesaj şu oluyor: başkası buna sahip ve bende bu yok!) Tam tersini yapın. Başkaları adına sevinin. Birisi bir şeyleri başarmışsa siz de başarabilirsiniz, bu size güç versin. (Aslında başkası diye bir şey de yok.) Onlara içtenlikle iyi dileklerinizi iletin. Mutluluk duygusu size de bulaşsın. O frekansı siz de yakalayın. 💫

Bu dünyada sadece senin yapabileceğin bir şey için bulunuyorsun. Kendini başkalarıyla kıyasladığında, ruhunun o eşsiz ifadesi kaybolur gider.
Kendi mucizevi varlığının, eşsizliğinin keyfini sür. 🙂

IMG_1022

Duygularımızın nedeni…

Hayatımızda her şeye bir anlam yükleriz.

Acı çektiğiniz, üzüldüğünüz, öfkeli, kızgın veya kırgın hissettiğiniz anlarda kendinize şunu sorun: “Bu duruma hangi anlamı yüklediğim için bu şekilde hissediyorum?” “Bu yüklediğim anlamı ne şekilde değiştirirsem duygularımı istediğim yönde değiştirebilirim?”

Duygularımızın nedeni ona yüklediğimiz anlamlardır.vazgeçmek

 

Hayatta yapmak zorunda olduğumuz ancak yapmaya pek gönüllü olmadığımız işler vardır.
Kendinize şunu sorun. “Bunu kaçtığım bir şey yerine, hevesle yaptığım bir şey haline nasıl getirebilirim?”
Belki birinden destek alabilirsiniz, belki onu yaparken sevdiğiniz müziği dinlersiniz. Ya da yaratıcılığınızı kullanarak yapış biçiminizi değiştirirsiniz. Ya da o işi bitirdiğinizde kendinize ödüller koyarsınız. Düşünün, yapmanız gereken ancak sevmediğiniz işleri de bakış açınızı biraz değiştirerek veya küçük rötuşlarla daha keyifli bir hale getirmenin yolu mutlaka vardır.TrBGowmbs62w5XPJyYYcuL

 

Evrende her şey birbirine bağlıdır ve hiç kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz.
Karşılaştığımız herkes bize bir şey öğretir, önemli olan dersimizi alarak yolumuza devam edebilmek.
İçsel Dönüşüm Terapisti olarak uyguladığım tekniklerden biri de Ho’oponopono yöntemidir. Bu teknik yaratılanların tek bir kaynaktan doğduğunu anlatır.
Karşıma çıkan kişi benim hangi yanımı iyileştirmem gerekiyor diye soruyorum. Her bir danışan için kendime dönüyor; “Seni seviyorum. Özür dilerim. Beni affet. Teşekkür ederim.” diyerek önce kendimi arındırıyorum.
Bu kelimelerin özüne bakarsak: beni affet diyerek kendimizden af diliyoruz. Zihnimizle barışıyoruz. Seni seviyorum dediğimizde kendimizi sevdiğimizi söylüyoruz. Özür dilerim dediğimizde sorumluluğu üzerimize alarak kendimizle barışıyoruz. Teşekkür ederken zihnimize bize yaşattığı her şey için teşekkür ederek öğrenmemiz gerekeni öğrettiği için teşekkür ediyoruz.
Bu hafta hislerimizden kaçmak yerine dönüp kendimize soralım başıma gelen bu olay bana ne anlatıyor. Sonra kendimizi arındırıp, affedelim, özür dileyerek teşekkür edelim kendimize.
Ve en çok da kendimizi sevelim.
Biz kendimizi ne kadar çok seversek hayatımız da yaydığımız frekansla değişecektir.

10300075_10153122932782801_4821092685000501935_n

Sorumluluğu almak

Hayatımızın sorumluluğunu almak tüm yaşamımızı etkileyecek bir zihin durumudur. Başınıza gelen olaylarda bir başkasını suçladığınızda, haklı yada haksız olsun, o kişinin sizin üzerinizde bir gücü olduğunu kabul etmiş olursunuz. Belki sorumluluğu başkasına yıkarak başarısızlığınıza ya da hayatınızdaki kötü giden şeylere bir açıklama bulabilir ve egonuzu rahatlatabilirsiniz. Ancak bunun bedelini duygularınızın ve yaşamınızın kontrolünü başka insanlara devrederek ödersiniz.

Bugün hayatımızın sorumluluğunu alarak bir farkındalık yaratalım. Başkalarını suçlamak yerine bunları hissetmeye ben izin verdim ve bu etkiyi şimdi değiştirebilirim diyerek sorunlara yaklaşın. Geçmişte yaşadıklarınız sizi çok sinirlendirdiyse ve kesinlikle karşı taraf hatalı olsa bile bu kalıbı kullanın. Burada suçu değil sorumluluğu üzerimize alıyoruz ve bu şekilde gücümüzü üstlenerek durumu istediğimiz şekilde değiştiriyoruz. Aradaki farka dikkat ederek bugün hayatımızın sorumluluğunu ve gücü ele almak üzerinde düşünelim.Don_Quixote

Korku insanın hayallerini gerçekleştirmesi yolunda en büyük engeldir. Korkunun nedeni, yaşamda karşılaştıklarımızın üstesinden gelemeyeceğimiz düşüncesinden kaynaklanır. Eğer, başaracağımızı bilirsek korkmayız.

Korkulardan kaçmak geçici bir süre için rahatlık sağlar. Ancak uzun vadede kendinizi güçsüz hissetmeye başlar ve başarabileceklerinizden kendinizi mahrum edersiniz. Tabi ki hayatta mantıklı korkular da olmakta. Korkunun da birçok duygu gibi yaşanması gereken durumlar vardır. Ancak, korkunun sizi uzun süre kontrol altında tutup, yaşam kalitemizi düşürdüğü durumlarda bir kere daha dönüp korktuğunuz şeye bakın.
Bir çok korku insanları bir nevi kafeste yaşamaya mahkum eder.

Yaşadıklarınızın hepsinin verdiği bir ders vardır. O dersi alın ve arkanıza değil önünüze bakın.

ŞÜKRETMEK

Sahip olduklarınızdan daha fazlasını istiyorsanız, önce var olanlar için şükretmek önemlidir. Şükretmek, bolluk ve bereketi arttırmanın anahtarıdır.

Elinizdekilerin değerini bilmemeniz, sahip olacaklarınıza da değer vermeyeceksiniz yönünde bir işarettir. Sahip olmadıklarına üzülmek kıtlık enerjisini yayar ve bu olumsuz ruh haline soktuğu gibi yaşamdaki eksikleri arttırır.

Hayatınızdaki güzelliklere şükrettikçe mutlu olduğunuzu fark ederek bereketin de arttığını görürsünüz. Yükselen pozitif enerji daha iyi şeyleri hayatınıza çeker.

Daha fazlasını istediğiniz her şey için, önce elinizdekilere şükredin. Mutluluğu arttırmak için mutlu olduğunuz şeylere şükredin. Bu açık havada bir yürüyüş için şükretmek olabilir, güzel bir yemeği yediğiniz için şükretmek olabilir, her yudumda keyif aldığınız çay kahve olabilir.

Şükretmediğiniz bir şey elinizden gitse ne hissederdiniz?

Bugün kendimize bir şükür listesi yapalım. Elimizdeki değerlerin farkında varalım.

Viver-é-mergulhar-na-vida-1-1320x742

 

Yaşamda pozitif ve negatif mevcut. Bu farkında olmamız için bir fırsattır. Karşılaştığımız her şeyden, her olaydan bir şey öğreniriz. Mutlak denge diye kesinlik yoktur. Denge noktası, insan için zıt kutuplar arasında gelgitin en az olduğu noktadır. Zaman zaman uçlara gider geliriz, sonuçta insanız ve duygulara sahibiz. Bu duyguları yaşıyor ve onlardan öğreniyoruz. Seçim yapma hakkımızı kullanarak dengeyi sağlayabiliriz. Koşullarımızı her zaman kontrol edemeyiz ama tepkilerimizi seçebiliriz. Dengeyi bulduğumuzda iç huzuru ve gerçek gücümüzü buluruz.tree_and_stars_original_with_original_resolution_by_linux_shines-d7dtehg

 

Başarısızlığın başarının diğer gerekli yarısı olduğunu göremezsek, başarısızlıktan kaçınmaya çalışır ve böyle yaparak başarıdan da kaçınmış oluruz.
Nasıl aşağısı olmadan yukarısı da olamayacağı gibi başarısızlık olmadan başarı da olamaz. Zihnimizi mükemmel bir dengeyle kullanmayı öğrenerek her şeyi tam olarak kabul etmek; başarısızlığın başarıya götürdüğünü bilerek başarıyı ve başarısızlığı kabul etmek önemlidir.

bisiklet

 

Tekrarlayan duygulardan kurtulmanın en iyi yolu döngüyü kırmaktır.

Geçmiş zihindedir ve onu değiştirdiğinizde enerjiniz değişir ve böylece gelecekte yeni enerjinize uygun olasılıkları kendinize çekebilirsiniz. Geçmişteki kurban bilincinizi bıraktığınızda dönüşüm başlar. Geçmişte değer görmediğinizi düşünebilir, yetersiz hissedebilirsiniz. Bilinçaltınız, her ne hissediyorsanız onu doğru kabul eder. Tıpkı geçmişin olumsuzluklarında çektiğiniz negatif durumlar gibi.
Eğer, geçmişte sevilen, değerli, yeterli olduğunuza dair duyguları güçlendirirseniz enerjiniz buna uymak durumundadır ve ona uygun olay ve kişileri yaşarsınız. Geçmişin ağırlık eden duygularını bıraktığınızda hayatınız değişir.

 

Hayat o kadar hızlı akıp giderken sen tadını çıkartmaya bak. Çevrenin senin hakkında ne düşündüğüne bakmadan önce kendinin ne hissettiğine bak. Güneşli bir havada, güneşe bak ve gülümse. Güzelliklerin sana gelmesini beklemeden sen onlara git.
Düşünce, duygu ve inançlarımızı aynı şekilde yönlendirdiğimizde oluşan rezonansla istediğimizi yaşamımıza çekebiliriz. İsteğimizin gerçekleşeceğine gerçekten inanmadığımız sürece ne kadar imgelesek de, istediğimizi söylesek de olmaz. Kalbimizin derinliklerinde gerçekleşeceğine inandığımız şeyler gerçekleşir. IMG_1483

error: Content is protected !!