Neden sağlıklı ve uzun ömürlü ilişkiler yaşayamıyoruz?
İlişki ilk önce insanın kendisiyle olandır ve bu ilişki karşıdakiyle olan ilişkiye de yansır. Eğer kendinle olan ilişkin pek de sağlıklı değilse; karşı tarafla da tam tersi olmayacaktır; bu fiziktir, yasadır.
Bireyin dünyayı algılayışı; ilk dış ilişki kurduğu ebeveynleri ya da ona bakım verenleriyle oluşur. Karşı cinse dair algılar, inançlar da o dönemde şekillenmeye başlar. Otoriter, narsist, eleştirel bir ebeveynle büyüyen çocuk; ilişkilerinde mükemmeliyetçilik düşüncesiyle kendini ve yaptıklarını yetersiz görme, onaylanma ihtiyacı, içe kapanıklık, kendini ifadede zorlanma gibi sorunlar yaşayabilir. Erken yaşlarda bir şekilde anne ya da baba ile ayrılık yaşayan çocuk da; ilişkilerinde terk edileceği kaygıları içinde olbilir; yalnız kalmamak için tavizler verir, fedakarlıklar yapar. Ailesiyle ilişkilerinde sağlıklı bağ kuramayanlar ise ilişkilerinde; kaygılı veya kaçıngan davranışlar gösterebilir. Çocuklukta yaşanılanların ilişkilere etkilerini anlatan yazı paylaşmıştım. Linkten okuyabilirsiniz: https://goncakubat.com/iliskinde-yasadigin-sorunlarla-cocukluk-travmalarinin-arasindaki-baglantinin-farkinda-misin/
Sağlıklı ilişkiler yaşayamama sebeplerinden biri de; geçmiş ilişkilerden özgürleşememiş olmaktır. Yaşanmışlıklar nedeniyle zihinde, bedende katılık, korku, kaygı, travmalar nedeniyle etkiler kaldıysa; gelen kişi değişse de hissedilen benzer şeyler olur. Belki geçmişte aldatıldın, terk edildin, güvenini kaybettin, fedakar olan, veren taraftın, değerin bilinmedi. Buradaki sebepleri bulup çözmedikçe kısırdöngüler devam ediyor. Aslında her ilişki bitiminde o kişiden ve duygulardan özgürleşmek, aradaki bağları kesmek; sonraki ilişkilerin geçmişten arınmış olarak yaşanmasını sağlıyor. Tüm ilişki yaşadığın kişilerle toplu şekilde bağ kesmek için hazırladığım “Geçmiş İlişkilerden Özgürleşip Enerjini Geri Alarak Hayalindeki İlişkiye Hazır Hale Gelme Meditasyonu” nu linkten açıp yapabilirsiniz.
İlişki yaşarken yapılan içsel ve dışsal konuşmalar da bir tohumdur. “Acaba bu da gider mi?” “Başkasına bakmaz, aldatmaz, yapmaz” derken bile bir olasılık tetiklenir. Çoğu zaman farkında olmadan karşı tarafa da telkinler de bulunuruz: “Beni bırakmazsın değil mi?” derken bırakma kelimesinin resmi canlanır zihinlerde. Karşımızdakini eleştirirken “sen hep böylesin, bencilsin, sorumsuzsun” diyerek bu özellikleri mühürleriz. İlişkide olmasını istemediklerini dillendirmek hemen herkesin düştüğü bir yanılgıdır.
İlişkilerle ilgili çocuklukta yapılan kodlamalar büyüyünce de arka planda fısıldamaya devam eder. (Erkekler/kadınlar güvenilmezdir. Gözleri dışarıdadır. Amaçları bellidir. İstediğini aldıktan sonra atarlar. Aman kendini kolla. Kalbini açma. Duygularını belli etme kullanır.) Erkek olsun kız olsun her çocuk bazen direk uyarılarla, bazen bulunduğu ortamda duyduğu bir konuşmayla etkilenmiş ve karşı cinse dair fikirler oluşturmuştur.
İlişkiler üzerinde çalışırken ilk etapta ilişkilerle ilgili farkında olarak ya da olmayarak kendimize ve dünyamıza koyduğumuz sınırları tespit ediyoruz. En çok karşılaşılan sınırlayıcı düşünceler ve inanışlar şu şekilde: “Güvensizim, terk edilmekten, kaybetmekten korkuyorum, aldatılıyorum, çok vericiyim, kendi özel alanımı, sınırlarımı koruyamıyorum, sorun çıkmasın diye hayır diyemiyorum, hata yapmayayım da hep güzel şeyler yapayım takdir etsin diye kendim olamıyorum, onaylanmak için tavizler veriyorum, alınganım, her şeyin suçlusu benmişim gibi geliyor, istemeyi/almayı bilmiyorum, değer görmüyorum, içimden geldiği gibi davranamıyorum, yetersiz hissediyorum, zamana/akışa bırakamıyorum, kontrolcü davranıyorum, ait hissetmiyorum. Cezalandırılacağımı düşünüyorum (çocukken annem/babam yanlış bir şey yaptığımda beni onaylamayarak / yalnız bırakarak cezalandırırlardı.) Kötü şeyler yaptım o nedenle mutlu olmayı hakketmiyorum. (küçük yaşta uğranılan tacizler de çocuk kendini içinde bir yerlerde suçlu hissediyor). Sevgi tehlikeli bir duygu, incinip, acı çekebilirim. Suistimal edilebilirim. Bağlanmakta zorlanıyorum. İstenmeme (istenilmeden dünyaya gelmiş olmanın hisleri). Bir ilişkide nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum. Yeterince güzel/yakışıklı değilim. Kendimi başkalarıyla kıyaslıyorum (çocukken yapılan kıyaslamaların duygusu)… Her bir kişi için bunun gibi ve daha birçok sınırlayıcı inanışlar çıkabiliyor.
İlişkileri sabote eden bu duygu ve düşünceler bazen yaşayarak, bazen başkalarının yaşadıklarından etkilenerek oluşuyor. Kimisi yoğun duygular olurken, kimisi düşünce şeklinde olabiliyor. Çok yoğun hissedilen duygularda, regresyonla bunun ilk oluştuğu anlara gidilerek; bu duyguları dönüştürmek mümkün. Ayrıca çocuklukta duyduklarının etkisiyle hipnoz altında gibi otomatik davranışlar sergileyen benlikleri; içindeki çocukla bağlantıya geçerek yeni yapıcı kodlamalarla davranışları değiştirmek de etkili bir yol. Yaşanmışlıkların zihindeki imgelerini değiştirmek, zamanında verilemeyen tepkileri vererek rahatlamak için Nlp uygulamaları yapılabilir.
İlişkileri derinden etkileyen; kişinin duruşu, davranışı, kullandığı kelimelerden öte karşı tarafa hissettirdikleridir. İçinde bir yerde korku, kaygı, suçluluk, güvensizlik gibi hisler varsa her ne kadar dik duruş sergilese de kişi; karşısındaki yansıyan enerjiye göre davranacaktır.
Mutluluk, huzur, sevgi sana dışarıdan gelmez; önce sen bunları kendine bahşetmedikçe.
*Beliz Gonca Kubat
İçsel dönüşüm kendinle olan ilişkinden, ebeveylerinle ve onların birbirleriyle olan ilişkilerine, geçmişte yaşadıklarına, ata kayıtlarına, sınırlayıcı inanışlarına ve bilinçaltı kodlarına kadar bütünsel bakış açıları ve yaklaşımlarla sorunu ele alır ve buna göre çözümler sunar. İlişkilerinle ilgili rahatsız eden duygu ve durumlardan özgürleşerek, sağlıklı ve uzun ömürlü ilişkiler konusunda koçluk için başvuru formunu doldurarak randevu alabilirsin.
Çalışmalarla ilgili daha detaylı bilgi istersen: https://goncakubat.com/basvuru/