İnsanın En Büyük Savaşı
İnsanın en büyük kavgası da savaşı da kendisiyleydi ve bu savaşı dindirmenin en iyi yolu; kendinle barış yapmaktan geçiyordu.
Özdemir Asaf’ın bir şiiri insanın kendisiyle savaşını çok güzel özetlemiş.
“Dün sabaha karşı kendimle konuştum
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum
Yokuşun basında bir düşman vardı
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum”
Özellikle çocukken, zihin her söylenileni doğru kabul eder ve o şekilde kendini kodlar. Büyükler çok düşünmeden, belki de rekabet ve hırs yaratır düşüncesiyle, ailedeki diğer kardeşleri ve başka çocukları överken buna maruz kalan çocuk, kendini yetersiz hissedebilir. “Annem/babam, kardeşimi/ başkalarını daha çok takdir ediyordu, beni eleştiriyorlardı, o nedenle şimdi bile kendime yeterince güvenemiyorum” gibi duyguları gözlemliyoruz. Bazen de kişi onay, sevgi ve değer görmek için kendisinden fedakarlıklar yaparak başkalarını mutlu etmek için çalışıyor. Kendini işine veren, başkalarına hayır diyemeyen birçok vakanın altında onaylanma, takdir görme isteği çıkıyor.
Kendini güzel bulmayan, aynada sevmediği yönlerine gözü takılan insanlar var. “Daha güzel, fit, şık olursam beni severler” düşüncesiyle ölümcül diyetlere, riskli ameliyatlara giren sayısı çok da az değil. Genellikle bu durumların altında da küçükken sevilmediğini düşünen çocuğun duyguları çıkıyor. İnsanın kendini beğenmesi, sevmesi; telkinlerin yanı sıra içindeki çocukla barışmasıyla mümkün.
Şiddet ve taciz en derin yara oluşturan travmalar. Bunu yaşayan çocuk içten içe kendini de suçluyor. “Ben izin verdim, karşı koymadım, ben kötü biriyim, cezalandırıldım, belki de hakkettim” gibi duyguları oluşturup büyüdüğünde de küçükken taşıdığı benzer duyguları yaşamaya devam edebiliyor. Yakın akrabası tarafından tacize uğrayan bir danışanım erkek arkadaşının da suiistimallerine razı oluyor, sonra da üzülüp acı çekiyordu. Geçmişteki o çocuğun duygularını boşalttığımızda ilişkisinde de daha fazla saygı görmeye başlamıştı.
Öfke de insanın aslında kendisiyle kavgasını gösterir. Kişi içindeki yaralı çocuğu korumak için kendini sert bir şekilde ifade edebilir. Eğer sinirlenirsem, bana zarar veremezler düşüncesi baskın olabilir. Öfke duygusunu çözmenin yolu, onun kaynağına inmek ve altındaki duyguyu çözümlemektir.
Her duygu, kişiye ve yaşadığına özeldir. Nasıl ve hangi yöntemle çalışılırsa çalışılsın sonuçta kişinin yıllardır içinde taşıdığı yük olan duygulardan özgürleşmesi esastır.
İlişkilerde yaşanılan sorunlar, insanın kendisinde gelişmeye açık yönlerini fark etmesi yönünde işaretler verir. İnsan kendisini bir başkasının gözünde daha iyi tanır.
İlişkide değersiz hissediyorsa, kendi değerini ne kadar biliyor? Eril-dişil enerji dengeli mi? Karşısındakinin kalbini açmadığını düşünüyorsa, kendisi kalbini korkmadan açıyor mu? Kıskanıyorsa kendine ne kadar güveniyor, yalnız kalma, kaybetme korkuları mı var? Karşıdakinin bencil olduğunu düşünüyorsa, kendini yeteri kadar önemsemiyor mu? Tek başına mutlu olmayı biliyor mu? Mutluluğu dışarıdan bir şeylerden mi bekliyor? Bağımlı mı? Kendiyle ne kadar barışık?
Dışarıya bahane bulmadan önce, insan kendisiyle yüzleşmeyi bilmeli. “Hangi duygu, düşünce ve inanç kalıplarım bu sorunu karşıma çıkardı?” diye sormalı ve içinden gelenleri sakince değerlendirebilmeli.
Yaşanılan sorunların kaynağı bazen aile ile atalarla ilgili kayıtlarla bağlantılı olurken bazen de çevresinde kabul veremediği konulardan olabilir. Babasına kızan, onun özelliklerine benzeyen erkekleri hayatına çeken birçok kadınla çalıştık.
Kısırdöngülerden çıkmanın bir yolu kendinle ve geçmişle barışmaktan geçer.
İnsanın kendiyle davası en ağır şekilde yine kendi vicdanında görülüyordu. Hakimi de savcısı da ona en ağır cezayı vermekte yarışıyor gibiydi. Hastalıkların da duygusal nedenleri olduğu görülüyor. Taciz yaşatan bir erkek, erkeklik organlarında rahatsızlıklar yaşarken, kadınlığını reddeden, yaşadığı ilişkiden pişmanlık duyan biri de rahim bölgesinde sorun yaşayabiliyor. Kendini, gücünü reddeden biri iştahını kapatabiliyor. Duygularından kaçan ya da korunma ihtiyacında olan biri aşırı yiyerek, kilolu olabiliyor. Kendini ifade edemeyen biri boğaz ağrıları yaşayabiliyor. Bastırılmış öfke ve kendine aşırı baskı yapmak migreni tetikleyebiliyor.
Dengeli, sağlıklı, huzurlu bir yaşam için kendini her haliyle sevmeyi öğrenmeli insan. Öfkeliyken de üzgünken de ki bunları kabul edip, sevgiyle o durumlardan çıkılabilmeli.
Kendinin karanlık yanlarını da kabul et ve onlarla barışmayı öğren. Gündüzü seviyorum geceleri çıkaralım diyemezsin. Gündüzü fark etme sebebin gecenin karanlığından dönüşmesi.
*Gonca Kubat