Sen Değişirsen Dünyan da Değişir. (Nasıl? :)
- Bir arkadaşınız vardır; yanında huzur bulursunuz, başka bir tanıdığınız vardır; onunlayken enerjinizin çekildiğini, frekansınızın düştüğünü hissedersiniz. Bizler söylediklerimizle, düşündüklerimizle, hal ve hareketlerimizle karşımızdakileri etkiler ve karşımızdakilerden etkileniriz. Bu konuyu bilim ayna nöron kavramıyla açıklar. Ayna nöronlar, karşısında gördüğü sinyalleri işitme, görme, koku gibi bir çok duyularla alarak onları hücrelere kopyalayan hücrelerdir. Bu durum beynin bir fonksiyonudur.
Sürekli çevresindekilerle sorun yaşayan biri bu durumda önce kendisine dönüp sormalı: “Ben karşımdakilere nasıl bir enerji yansıtıyor olabilirim? Korku ve endişelerim mi var?” ve dürüstçe kendini analiz etmeli; değiştirmesi gereken duygular varsa onları dönüştürmeyi öğrenmeli. Siz değiştiğinizde, ilişkileriniz de değişir.
- Telefonu açtığında sesi ağlamaklıydı. Neden bir türlü istediği gibi ilişkisi olmuyordu? Konuştukça açıldı, başta doğru yaptığını sandığı şeylere bakışı değişti. Kim sürekli endişeli, kendine acıyan biriyle zaman geçirmek isterdi ki?.. (İnsanoğlu acıdan kaçma, hazza yönelme eğilimindedir.) Bu noktada kişi kendisinde değiştirmesi gereken durumları fark etti. Çalışmalara başladık. Öncelikle karşıdan değer görmeyi beklemek yerine kendini değiştirdi ve aslında içindeki hazineyi fark etti. İki ay sonra aradığında sesi cıvıl cıvıldı. O değişmişti. Buna bağlı olarak karşısına çıkan kişiler de değişmeye başlamıştı.
Karşımıza çıkan herkes bize bir şey anlatır. Değersizlik duyguları içindeysek, bunu yaşatacak kişileri hayatımıza çekeriz. Çünkü yaydığımız frekans o yöndedir. Yaşanılanlar bilinçaltımızda kalan korkulardan kaynakladır. “Acaba bu korktuğum olur mu?” diye düşündüğünüzde olma ihtimali çok yüksektir. Bilinçli zihinle “yok, olmasın” deseniz de içinizde geçmişin yada gördüklerinizin/duyduklarınızın etkisiyle o yönde titreşimler varsa bir mıknatıs gibi çekersiniz. Çevrenizde çok değer gören kişilere bakın, o kişi kendi değerinin farkındadır ve ona göre bir yaşam sürer.
- Yöneticisinin davranışlarından yakınan biriyle görüştük; amiri onun çalışmalarını görmüyordu, içindeki büyük motivasyon giderek azalmaya başlamıştı. Bana ilk sorduğu soru: “Yöneticime bu durumda ne söyleyip, ne yapabilirim?” oldu. Onunla öncelikle kendisine dönmesini sağlayan çalışmalar yaptık. Kısa sürede işinden ayrıldığını ama içinin rahat olduğunu söyledi, yetenekleri doğrultusunda başvurular yapmaya başlamıştı. Bir ay sonra verdiği haber gerçekten onu mutlu eden bir gelişmeydi. İmkanları oldukça güzel, severek yaptığı, geliri çok daha iyi bir işe girmişti. Niyet, istek ve inanç olduktan sonra sizi sizden başka sabote eden başka bir şey olmaz.
- Yağmurlu havalarda panik atak yaşıyor ve çok derin acılar hissediyordu. Bu durumun altında yatan; yağmurlu bir havada aldığı kaza haberiydi. Bilinçaltı yağmur ve kaza olacağı arasında bir bağlantı kurmuş, her yağmurlu havada kötü bir şeyler olacak gibi hissediyordu. Bu durumda yaptığımız şey oradaki travmayı çözmek ve zihindeki kurulan bağlantıyı koparmak oldu. Bu kişi şimdi yağmurlu havalarda da kendini daha rahat ve iyi hissediyor.
Sebep ve sonuç bağı kurduğumuz bir konu bizde korku ve kaygı yarattıysa benzer durumlarda aynı hisleri yaşarız. Korku ve kaygıların altında yaşanılan yoğun duygular yatar. Korku ve kaygıları dönüştürmenin çeşitli yolları var. Bunlardan biri, ona sebep olan duygu, düşünce ve inançları bulup değiştirmek ve şimdiki zamandaki etkisini kırmak. Sebep ve sonuç bağı kesildiğinde beklenti de değişir. “Ne zaman şöyle bir durum olsa, sonuç şöyle oluyor” dediğiniz durumlar varsa, oradaki paterni kırdığınızda olumsuz beklentinin önüne geçebilirsiniz.
- Nedenini bilmediği halde birçok şey onu öfkelendiriyordu. Öyle ki, çocuklarına kızıyor, sonra pişmanlık yaşıyordu. Regresyon ile onu öfkelendiren olaylara gittik. Annesiz büyümüştü. Okul hayatı da zorlayıcı geçmişti. Geçmişin biriken üzüntüleri, şimdi en ufak bir olayda onu etkilemekteydi. Öfke duygusunun kaynağına inip, o duyguyu boşaltınca öfkesine olan farkındalığı arttı. Şimdi çocuklarına daha iyi anne olduğunu söylüyor.
Bir duygu ya da histe sıkışıp kalmanızın nedeni onları bastırmaktır. Rahatsız eden duygunun özüne inmedikçe o duygu bilinçaltının derinlerine doğru inmeye devam eder, bu da zamanla birikerek en ufak bir olayda patlamalara neden olur.
Kendimizi ve duygularımızı saklamak bazen iyi bir şey gibi görülse de bu geçicidir. Bastırılan duygular, bedenimizde enerji akışında tıkanıklıklara ve sonuçta hastalıklara bile sebep olur.
- Öğretmendi ve para ile ilgili kaygılar yaşıyor, parasının yetmediğinden biriktiremediğinden yakınıyordu. İnançlarla ilgili NLP çalışması yaptığımızda aslında onda olanın “Param olursa başkaları benden para ister” korkusu olduğunu fark ettik. Gerçekten de bu kişi çevresinde ondan para isteyenlere durumu ne olursa olsun hayır diyememiş ve verdiklerini geri alamamıştı. Hatta bu konuda ilk deneyimi küçük yaşlarda yurtta kalırken babasının verdiği harçlığın bir kısmını amcasına verirken yaşamıştı. Öncelikle geçmişteki o duyguları yaşadık ve onları boşalttık. Ardından gelen haberler muhteşemdi; danışanımın o zamana kadar onaylanmayan ek ders talebi kabul edilmiş ve artık bankada parası birikmeye başlamıştı.
Para da düşünsel bir konudur. Bilinç çok para istese de bilinçaltında paraya dair olumsuz kodlar varsa parayı iter yada gelen para da bir şekilde gider. Bilinç ve bilinçaltı çatışırsa kazanan bilinçaltı olur.
- Çocukları Kanada’da yaşıyordu. Ama o uçak korkusu olduğundan yeni doğan torununu görmeye gidemiyordu. Fobilerle ilgili kısa bir çalışmanın ardından torununu görmeye gidebildi. Hayat artık onun için daha kolay hale gelmişti.
Oldukça başarılı bir iş adamıydı. Kendisini ve yaptığı işleri anlatması gerekiyordu, bunun için sektörüyle ilgili bir kuruluşa da üye olmuştu. Ama ne yaptıysa topluluk önünde konuşma korkusunu aşamadığından yapması gereken işleri çeşitli bahanelerle erteliyordu. Bu çalışmada o korkunun başladığı anlara giderek oradaki duyguları çözdük ve bilinçaltına özgüven telkinleri yükledik. Bilinçaltı geçmişte yaşadığı başarısız deneyimleri kaydeder ve kişiyi koruma amaçlı benzer deneyimi yaşamaması için onu bloke eder. Zihinsel olarak bir şeyi başardığınızda gerçekliğinize de yansıması kolaylaşır.
Korkular, onları değiştirmedikçe hayatımızı yönetmeye başlıyor. Korkuların, fobilerin zihninizdeki resmini değiştirip adım adım korkunuzu yenmeniz mümkün.
Hedeflerinize ulaşmanız için ayırmanız gereken zaman sizi endişelendiriyor olabilir. Zamanınızı en değerli kullanmanın yolu kendi niyet ve hedefleriniz için ayırmaktır. Neden daha iyi durumda olmadığınıza cevaplar üretmek yerine, “nasıl daha iyi yapabilirim” e odaklanarak zamanınızı ona göre planlayabilirsiniz.
Anlatmak istediklerimi karşıma çıkan örneklerle somutlaştırmanın daha anlaşılır kıldığını düşünerek aktarmaya niyetlendim. Umuyorum ki bu yazı sizlere de bir kapı açar. Dışarıda olup biten her şey sizden yansıyandan başka bir şey değil. Kendinde yansıyan ne varsa (ufak bir parça da olsa) senden kaynaklı, bunu çözümleyip aştığında dünyan da değişir.
Geçmişin korkularıyla kendinizi dar kalıplara sokup, daha iyi bir hayat için adım atmadıkça bu durumda sorumluluk bir başkasında değil, sizdedir. Bilinçaltınızın sınırsız gücünü serbest bırakmayı öğrendiğinizde yeteneğinize uygun işler yapabilir, insanlarla ilişkilerinizi güzelleştirebilir, alışkanlıklarınızı değiştirebilir, fobilerinizin üstesinden gelebilir, daha iyi bir hayat yaşayabilirsiniz.
Gonca Kubat