Aşk Neden Acıtır?
Bir yaranız varsa ve o tam iyileşmeden bir yere çarparsa normalden daha fazla acır ve derin bir yaraysa kanamaya da başlar. İlişkinizde de yaşadıklarınız canınızı çok yakıyorsa derinlerde bir yerlerde olan içinizdeki yarayı iyileştirme zamanı gelmiş demektir.
İçinizde kaybetmeye, terk edilmeye dair korkular varsa ilişkinize de bunları taşırsanız karşı taraf sizin çok da kendinize güvenmediğinizi düşünecektir. Yüksek ihtimalle bir süre sonra korkunuz da gerçekliğe dönüşecektir.
Duygular insanı geçmişe götüren bir araçtır. Sevgilisi tarafından terk edilen bir kişi beş yaşındayken anne/babasının onu yurda/bakıcıya/başka birine bırakmasıyla özdeşleştirerek o üzüntüyü tekrar aynı şiddetiyle yaşayabilir.
Kendinizi değerli hissetmiyorsanız bir ilişkiye başladığınızda aldığınız en hafif darbede bile o duygunuz tetiklenecektir. (Neden aramadı, yazmadı, cevap vermedi, zaman ayırmadı…) Kendine değer vermeyen kişiler sevgiyi, değeri dışarıdan bekler ve doyurulamadıkları her duyguda mutsuz hisseder. Karşıdan gördüğü değer ve sevgi onda bağımlılık yapacak ve kaybetmemek için birçok şeyi gözden çıkaracaktır. Bir süre sonra eski değer ve sevgiyi görmese de yeniden göreceğinin beklentisinde onunla olmaya devam edebilir.
Aşk yoğun yaşanılan bir duygu olduğu için kaybı da derin bir acı verir. Kimileri bu duyguyu yaşayıp sonlandırabilirken, kimileri de takılı kalabilir.
Aşık olan kişi karşısındakini çocukluktaki anne/baba figürü ile bağlantılı görebilir. Anne/Baba sevgisini hissedememiş kadın ya da erkek eksikliğini hissettiğini duyguları ilişkide doyurmak için aşırı talepkar davranabilir. Haddinden fazla fedakarlıkta bulunabilir. Çocukken alamadığı duyguların boşluğunu doldurmak için kendinden taviz vermeye başlayabilir. “Yeter ki benimle olsun, beni sevsin” diyerek kendini değersiz hissettiren davranışlara göz yumabilir.
Sevgi içgüdüsel bir duygu olsa da kişi çocukluktan bu yana çevresinde gördüklerini de modeller. Bazen şiddeti, cinsel arzuları, kıskançlığı, bağımlılığı, kısıtlanmayı sevgi, aşk zanneder. Burada çiftlerde her iki tarafta sorumludur aslında. Bir taraf doğru bildiğini yaparken diğer taraf bunu çoktan kabullendiyse sorunu çözmek giderek güçleşir. Bir erkek/kadın hayatına giren herkese mi aynı davranır? Aslında, hayır. Kişinin neyi ne kadar kaldırabileceğine bakar önce.
Aşk, Acı ve Bağımlılık
İnsanlar belirli bir süre sonra yaşadığı duruma, bulunduğu ortama alışır. Rahatsız olsa da kolay kolay değiştirmek istemez. Bunun en günlük örneği her gün gidilen iştir. Belki o iş ona göre değildir ama kişi artık alışmıştır ve riske de girmek istemez. İlişkilerde de çoğu kez böyle olur. Daha iyisini bulamazsam, aşksız/yalnız kalırsam… Sayılmayan, hakarete ve şiddete uğrayan birçok kişinin gitmeyi düşünmemesi, kalmak için bahaneler bulması bir tür bağımlılık yada kolayına kaçmaktır.
Tıpkı uyuşturucu gibi acılar da bağımlılık yapabilir. Çünkü beyin acıdan sonra dopamin ve endorfin salgılayarak kişiyi iyi hissettirir. Uyuşturucu veya sigara kullanımı sonucu endorfin ve dopamin miktarının artmasının kişide bağımlılık oluşturması gibi aşk acısı da bağımlılık yapabilir. Sürekli yaşadığı aşkın acısını anlatan ve bundan içten içe haz alan kişiler görmüşsünüzdür. “Ben ne acılar yaşıyorum, biliyor musun” diyerek acıya odaklı yaşayanlar bu duyguları kolay kolay bırakmak istemezler.
Aşk acısını da bir yas süreci gibi düşünüp, kaybedilen o kişiyle ilgili duyguları yok saymak, takıntı haline getirmek, yerine başka birini aramak yerine yaşanılanı kabullenmek ve onun yokluğuna alışmak gerekir.
Mutlu Aşk Mümkün mü?
Aşk narin bir çiçek gibidir. Bakım, ilgi ve emek ister. Bugün çok iyi baktım, bir hafta ilgilenmesem desem olmaz. Sorumluluk gerektirir. Ancak bu sorumluluk tek taraflı olmaz.
Değerinin farkında olan kişiler ilişkilerinde kendilerinin değersiz hissettirilmesine izin vermezler. Gereken yerde sınırlarını korurlar. Zaten çevresine verdiği enerji de bu yönde olduğu için ona göre ilişkiler yaşar.
Kişi kendini değersiz, yetersiz, kurban, ezik, mutsuz hissediyorsa bu inançlarını destekleyecek seçimler yapacaktır.
Bir insan zihinsel olarak sağlıklı, tam, mutlu, iyi hissediyorsa ilişkilerinde de bu şekilde hissettirecek kişileri kendisine çekecektir.
Aşk ve sevgi öğrenilebilir mi?
Aşk ve sevgi öğrenilebilen duygulardır. Herkes birbirinden ve yaşadıklarından öğrenir. Yaşanılanları acı dolu tecrübeler olarak görme yerine eğitici deneyimler şeklinde görmek kişinin olgunlaşma belirtisidir. O nedenle en doyurucu aşklar olgunluk çağlarında yaşanır.
Aşk ve sevgiye dair herkes için genel geçer kurallar yoktur. O sebeple başkalarının önerilerine çok da bel bağlamayın. Herkesin hissedişi, geçmişi, etkileşimi birbirinden farklıdır.
Aşk ve sevgi zamanla, emekle, iç görü ile güzelleşir, olgunlaşır. Kendini ve karşındakini anlayarak, gerektiğinde tek başına da kalıp, partnerine de enerjisini dengelemesi için alan bırakarak güçlenir aşk ve sevgi.
Aşk aslında insanın enerjisini yükselten, bağışıklık sistemini güçlendiren, insana yaşama sevinci veren bir duygudur.
Eğer yaşadıklarınıza farklı açılardan bakabilirseniz yaşadıklarınız sizi bir üst boyuta taşır. Bir insanın okuyabileceği en güzel kitap kendisidir. Hayatınıza giren kişiler sizin kendinizi keşfetmenizi sağlar. Çoğu zaman farkında olmadan hayatınıza aldığınız kişi sizin gelişmeye açık yönlerinizi fark etmenizi sağlar.
Eğer bir duyguyu farklı kişilerle ve zamanlarda sıklıkla hissediyorsanız onu çözümlemedikçe daha derin yaşadığınızı hissedersiniz. Regresyon bir duygunun çözümü için en hızlı yöntemlerden biridir; yaşanılan duyguların kaynağına gidip, onu boşaltıp dönüştürmenizi kolaylaştırır. İyileşmek bazen zihinsel anlamda geçmişle yüzleşmeyi gerektirir. Yüzleştiğiniz durum üzerinizdeki ağırlığı hafifletir.
Acılarını derin hisseden ve içinde bulunduğu duygudan çıkamayan kişilerin objektif bakan birilerinden yardım alması gerekir. Çocukluk çağındaki travmaları fazla olan kişilerde terapi süreçleri biraz fazla zaman alabilir.
Aşkı, sevgiyi mutlulukla, iyi hissederek deneyimlediğiniz güzel anlarınız olsun.
#Gonca Kubat