“Hayattan tat almıyorum, hiçbir şey iyi gelmiyor”, diyorsan:
Ne zamandır bu durumun böyle olduğuna bakmak gerekiyor öncelikle. Bir olay, travma mı yaşandı? Bazen tek bir konu değil, birikimdir bu şekilde düşündürten. Bozulan ilişkiler, yaşanılan kayıplar, amaçsızlıklar, uyku sorunları, enerji düşüklükleri…
Tabi ki sağlık durumunu gözden geçirmek gerekiyor. Vitamin, mineral eksikleri, yeteri kadar salgılanmayan hormonlar mı var? Aslında bu durum da yine duygularla bağlantılı. Tıkanıklıklar, akışa direnişler, yapılmak istenip yapılamayanlar, söylenemeyen sözler… İşte bu tıkanıklıklar açılınca zaten sağlık da düzelişe geçiyor.
Bazen de kişi mutlu olmak için; alışveriş, yemek, alkol, uyuşturucu, ekstrem deneyimler gibi eylemlere yönelir ancak bunların ilk başta alınan hazları bir süre sonra öyle bir düşüşe geçer ki eskisinden daha derin boşluklar oluşur içinde.
Sorunları zihinde çözmeden, anlık çözümlerle gidermeye çalışmak; pası silmeden cila atmak gibidir. Öncelikle sorunun kaynağına inmek gerekir.
İnsan hayattan aldığı tadı neden kaybeder?
- Kendini yetersiz hissettiği durumlar yaşamış olabilir. Başarısızlıklar, maddi, manevi kayıplar…
- İlişki sorunları: aile, eş, arkadaşla, işle yaşanılan olumsuzluklar, kendi değer yargıları ile içsel çatışma, değer görmeme, şiddet, ilişki bittikten sonra giden kişiyi takıntı haline getirme, unutamama, eril dişil dengesizlikler
- Suçluluk, pişmanlık duyguları: Yaptıkları ya da yapmadıkları yüzünden kendini yada başkalarını suçlama, geçmişte takılı kalma…
- Öfke-nefret: Sisteme, başkalarına, kendine…
- İfade sorunları: İnsan kendini bir şekilde ifade edemediğinde kapana kısılmış gibi hisseder.
- Geçmiş travmaların tetiklenmesi: Unutulduğu sanılan bir çocukluk travması bazen bir sözle bazen bir davranışla tetiklenebilir.
Duygular kar topundan çığ haline dönüşüp altından kalkması güç duruma gelmiştir. Bu durum büyüdüğü gibi eriyip küçülebilir de; insan içini yeteri kadar ısıtmayı başarıp dış dünyasını da değiştirebilir.
Üzerimde ölü toprağı var denilir ya, önce bunların silkelenmesi gerekir. Hayattan tat almak için tavsiyeler boş gelir. Eskiden keyif alınan aktiviteler anlamsız gelir.
İnsana ağırlık eden, enerjisini düşüren, yaşamdan aldığı tadı eksilten içinde tuttuğu duygularıdır. Sadece bilinçli zihni düşünerek yapılan çalışmalar eksik kalır. Duyguyu baz alarak yapılan terapiler daha net sonuçlar verir. Derin duygular bedene de yansır. Sıkılıp daraldığında nefes alamama, motivasyon düştüğünde enerjisizlik hali, anksiyete arttığında kalp atışlarında hızlanma, sebepsiz ağlama hisleri, öfke patlamaları, uyku bozuklukları, odaklanmada güçlük, iştah/kilo kaybı veya artışı, üstlenilen sorumlulukların omuzlarda hissettirdiği ağrı … kişiye ve yaşanılan duygu durumuna bağlı olarak farklı semptomlar görülebilir.
Kimileri yaşadıklarını aşmayı başarırken kimileri giderek daha derine saplanırlar. Her yaşanılan durum kişiye özel etki bıraktığından “senin derdin de dert mi ben neler yaşayanları gördüm” demek beyhudedir. Çünkü görünürde ufak gibi görünen bir derdin kökü çok derinlere uzanıyor olabilir. Mesela eşi tarafından ihanete uğrayan biri duygusunu dönüştürebilirken, bir başkası yaşadığı olayla tetiklenen diğer duygularının ağırlığı altında ezilir. Belki çocuklukta yaşadığı kıyaslanmaları, yetersizliğine yakıt oluşturmuş, belki eski ilişkilerinde hissettirildiği değersizliği yeniden yüzeye çıkartmıştır.
Sorunlara yüzeysel bakmak yüzeysel çözümler buldururken derinlere inmek kökünden çözümler getiriyor. Yıllarca dışarıda görünen sorunlarını anlatıp, önerilerle anlık çözümlerle ilerlemek, yarayı iyileştirmediği gibi derinleştirecektir. Üstelik iyileşmeye dair umut da azalacaktır. Kendine önem ve değer veren insan, kendi için en ekonomik yolu değil en iyi gelecek yolu seçer. Ve tüm sorunların çözümü kendine gösterdiğin özenle başlar.
*Gonca Kubat
Hayatından tat almanı engelleyen, yaşam enerjini düşüren etkilerden arınmak istiyorsan içsel dönüşüm sisteminden faydalanabilirsin.