Şikayetçi Olduğumuz Alışkanlıklarımız Nasıl Değişir?

Küçük bir çocuk yolda yürürken kaldırımda ağlayan bir köpek görmüş. Babasına sormuş. “Baba bu köpek neden ağlıyor?” Babası; “çünkü çivili bir tahtanın üzerinde yatıyor, o battığı için ağlıyor” demiş. “Peki, o zaman neden kalkmıyor?” demiş çocuk. Babası yanıtlamış: “Acıya müptela olmuş, yeterince canı yansa kalkardı”.

Hayatınızda değiştirmek istediğiniz bir durum varsa ve bunun için bir şeyler yapmıyorsanız bunun iki açıklaması var: – Ya o çivi sizi yattığınız yerden kaldıracak canınızı yakmıyordur. – Ya da batan çivinin acısı değişim korkunuzdan fazla değildir.

Kilosundan yakınıp bu durumu iyileştirmeye yönelik bir şey yapmayanlar, mutsuz olduğu halde bir ilişkiye sürdürenler, sevmediği bir işe devam edenler, sigarayı bırakmak istediğini ancak yapamadığını söyleyenler, başkalarını mutlu etmek için hayır diyemeyenlerin bulundukları durum da bu hikayeye benzer.

Bazen de değişimin maliyetinin, içinde bulunulan durumdan daha ağır olacağı düşünülür. Kişi sigarayı bırakmak isterken, eğer bırakırsa yoksunluk hissedeceğini düşünür. Sevmediği işi yapmaya devam eder, çünkü kısa vadede sevdiği iş alışmış olduğu kadar kazandırmıyordur. Bu gibi durumlarda, kısa dönem acıyı, uzun dönem rahatlığa ve zevke bağlamak gerekir.

İnsanlar, yeteri kadar acı çektiği halde içinde bulunduğu durumda kalmayı sürdürebilir. Bunun bir nedeni de bilinçaltının bilinmeyenden korkmasıdır. Kişi, mutsuz ilişkisi biterse yalnız kalırsam yada karşıma daha kötüsü çıkarsa en azından bu alıştığım bir şey diye düşünür.

Hayattan bazen öyle çiviler batar ki, o acıdan kaçma motivasyonu insanı değişime yönlendirir.

Değişimi en hızlı gerçekleştirenler en çok canı yananlar oluyor. Yıllardır ikinci kadın olarak mutsuz ilişkisini sürdüren biri günün birinde o kadar canı yanıyor ki, birden o ilişkiyi bitirebiliyor. Kilo veremediğinden yakınan ve yemek yemeden hayatın anlamsız olduğunu söyleyen biri, sağlıklı doğum yapamayacağını öğreniyor ve hemen yeme alışkanlıklarını değiştiriyor.

Değişim için illa ki, büyük acılar mı yaşanması gerekiyor?

Bu durum itici bir güç oluştursa da, değişim için bu acıları gerçekten yaşamak zorunda değiliz.

Depresyona girdiğini ve bu durumdan çıkamadığını söyleyen biriyle çalışırken ona bu durumun nelere mal olduğunu sorarım. Bu şekilde devam ederse hayatta nelerden mahrum kalacağını, uzun vadede neler kaybedeceğini düşünmesini isterim. Eğer, durumun vehametini yeteri kadar acı verecek derecede tahayyül edemiyorsa, NLP ve bilinçaltı düzeyde yaptığımız çalışmalar ile durumu zihinde canlandırırız.

İnsanoğlu acıdan kaçmayı, zevke yönelmeyi seçer.

Değiştirmek istediğimiz davranışı acıya bağladıktan sonra, yerine koyacağımız davranışı da istediğimiz bir sonuca bağlayalım ki, boşlukta kalmayalım.

Herkesin motivasyonu içinde bulunduğu durum ve hayat görüşüne göre değişir. Kilo vermek için birine göre güzel görünmek büyük bir motivasyon olurken, bir başkası için sağlıklı olmak daha motive edici olabilir.

Reklamlarda, acıdan kaçma ve zevk verme unsuru özellikle kullanır. Açlık gibi bir acıdan sonra, zevk veren bir yiyecek, susuzluğun ardından harareti kesen bir içecek figürü özellikle kullanılır. Böylece, bilinç ve bilinçaltı o acılardan kaçarken reklamdaki ürünün verdiği zevkleri düşünür. Ürüne sahip olmadığınızda çektiğiniz acı, ürüne sahipken yaşadığınız haz.

Mantıklı yanımızı ve duygularımızı aynı yönde değişim yönünde kullanarak içsel motivasyonumuzu harekete geçirebiliriz.

Değiştirdiğimiz davranışlarda tekrarlar önemli. Bu şekilde beynimizde yeni nöral yollar oluştururuz ve yaptığımız değişim kalıcı hale gelir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir