Yetersizlik Duygularımız ve Özgüven Kazanma
Bir insan dünyaya geldiğinde bakıma muhtaç ve kendi ihtiyaçlarını karşılama konusunda yetersizdir. Yetersizlik duygusu aslında doğuştan gelen, büyüyüp bir şeyler yaptıkça ve özgüven kazandıkça değiştirilebilen bir duygudur.
Kişi yetişkin olduğunda, birçok alanda kendisini geliştirip çok şey başarmış olsa bile içinde bir yerlerde hala yetersiz hissettiği duyguları en ufak bir imada çok yoğun bir şekilde yaşayabilir. Bunun nedeni geçmişte bastırdığı duygulara dokunulmasıdır.Bir çocuğun büyümekte olduğu ortamda başarıları yerine yapamadıklarına odaklanılırsa yetersizlik duyguları çoğalmaya başlar. Yetiştiği ortamda anne/baba “kaç yaşına geldin, hala şunu beceremiyorsun”, “kardeşin, komşunun oğlu/kızı şunları bunları yapmış, sen daha şunu bile yapamıyorsun?” Daha ileri yaşlarda; arkadaşlar, sevgili/eş, iş hayatında yöneticiler de bu duyguyu tetikler; “millet neler yapıyor, sen neredesin?” Kıyaslanmalar, yargı ve suçlamalar; eksiklik, yetersizlik, değersizlik duygularını tetikler. Kişinin kendine olan güvenini şüpheye düşürür.
Bilinçaltında yetersizlik duygularını çözmek için yaptığımız çalışmalarda bazen kişiye anne/babası tarafından çocukken ders çalıştırılırken söylenilen yetersiz hissettirilen bir söz uzun yıllar kalıcı etki bırakmış olabilirken bazen de bir tokat travmatik bir yetersizlik/değersizlik duygusu oluşturabiliyor. Ailenin o an çocuğu ıslah etmeye yönelik düşündüğü bir söz kişiye yıllarca içinden çıkamadığı duygular yaşatabiliyor. Bu duygu kimisinde öyle içten işlemiştir, çoğu zaman kişi o duygunun varlığını bile görmezden gelir, bastırır, kaçar, yüzleşmek istemez. Bunu ufak denilen bir olaya çok fazla tepki, alınganlık göstererek yetersizlik duygusunu hisseder, bazen de ben mükemmeliyetçiyim diyerek yaptığını, yapılanı bir türlü beğenmeyerek yetersizlik duygusunu bir şekilde bastırmak ister.Aşırı korumacı aile de özgüven eksikliğine sebep olabilir; çocukta ben doğru karar veremem kayıtları oluşturabilir. Yani şiddet de fazla sarıp sarmalamak da yetersiz hissettirebiliyor. Her şeyde olduğu gibi burada da denge esas.
Fikrini söylemenin, yanlış yapmanın çok eleştirildiği okul hayatında da oluşabiliyor bu yetersizlik duygusu. Arkadaşlarının yanında küçük düştüğünü hisseden çocuk bir daha kendi düşüncesini söylememeye karar veriyor küçük yaşlarda ve bilinçaltı da ona sadık kalıyor. Sonra aradan yıllar geçse, kendini geliştirse de hala içten içe hissedilen acaba dediklerimi dinlerler mi, eleştirir yada benimle dalga mı geçerler düşünceleri içten içe yaşanır. O zamanki kararını bilinci unutsa da bilinçaltı hatırlıyor. Bu sorunu o duygunun ilk yaşandığı zamanlardaki kayıtlara giderek çözmek kişiyi rahatlatır. O duygular boşaldığında kişi o korkuları eski yoğunluğunda yaşamaz.Yetersizlik duygusu ilişkilerde yoğun bir şekilde yeniden canlanabilmektedir. Ailesinden yeteri kadar takdir görmediğini düşünen birey ilişkisinde bunu telafi etmek için karşısındakini çok yüceltip, kendisinden çok verme yolunda gidebilir. Karşı taraf da bunu hissederek daha fazla istemeye başlar. Kişi de yetersiz olduğunu düşündükçe daha çok bir şeyler yaparak durumu değiştirmeye çalışır. Bu noktada ilişkideki alma-verme dengesi de bozulur, iki taraf da tatminsizleşmeye başlar. Bazı kişiler de partnerlerini yargılama, baskıcı eğilimler, kıskançlık gösterebilir. Yetersiz hissettiğini belli etmemek adına eşini/sevgilisini küçümser, eleştirir, baskı altına alarak ona hükmetmek ister.
Erkek beklentisiyle kız olarak dünyaya geldiği için kendisini yetersiz hisseden kadınların yanı sıra, toplumda erkek kimliğine yüklenen beklentileri karşılamadığını düşünen, bu nedenle kendini baskıda hisseden erkeklerin sayısı da azımsanmayacak kadar fazladır.
Özgüven eksikliği iş hayatında kişiyi potansiyelini ortaya çıkartmaktan alıkoymaktadır. Eleştirilmeye tahammülü olmayanlar, başkalarının onayına ihtiyaç duyanlar fikirlerini söylemekten kaçınır. Çevreden etkilenmiyor gibi görünse de karar alma sürecinde çevresinden duyduklarına göre hareket eder. Özgüveni eksik olan kişiler yeniliklere kapalıdır. Yetersizlik duygusunu saklamak isteyenler güce, makam, marka ve pahalı şeylere yönelebilirler. İnsanların kendisine hayran olmasından, onaylanmaktan yoğun haz alır. Sürekli olarak çevrenin ilgisine ve beğenisine ihtiyaç duyar. Mutluluğunun dış koşullara bağlı olduğunun bilincinde olmaksızın çevresel etkilerle iyi hissettiği gibi kendisini üzebilir.
Yetersizlik duygularımızı özgüven oluşturma yolunda nasıl dönüştürebiliriz?
- İnsanoğlunun gelişme dürtüsü doğasında vardır. Yetersiz hissettiğimiz konuları kendimizde gelişmeye açık yan olarak görüp, onlar üzerinde çalışmamıza dair işaretler olarak görebiliriz. Eksik olduğumuz konuların farkında olmak, düzeltme konusunda harekete geçirir. Genelde toplum içinde konuşma konusunda kendini yetersiz hisseden kişiler bunu aşmak için bir şeyler yapmak ister. Ben de onlardan biriydim. Çünkü, insanın kendini aşma çabası vardır.
- Kendinizi haksızca yargılamaktan vazgeçin. Hiç kimse mükemmel değildir. Yanlış yapmayı kendinize özgü bir şey olarak görmeyin. Şu anda işlerini iyi bir şekilde yapanların da geçmişte yanlış yaptıklarını bilin. Zaten kusursuz olmak bir süre sonra sıkıcı gelmeye başlar. Kusurlardır insanı bir şeyler yapmaya iten.
- Başkalarıyla kendinizi kıyaslamayın. Örnek alabilirsiniz, ama o çok iyi, ben onun kadar değilim diyerek kendinizi üzmeyin. Herkesin iyi olduğu alanlar farklıdır. Belki de sizin daha farklı alanlarda yeteneğiniz var. Onlar üzerine eğildiğinizde, daha başarılı olursunuz. Kaplumbağanın da tavşanın da kendine has özellikleri var. Size uygun olmayan bir alanda yarışmayın. Kendinizi bir şeyle kıyaslamak istiyorsanız bir önceki halinizden daha iyi olmak hedefiniz olsun.
- Yetersiz hissettiğiniz duyguların sizi esir almasını istemiyorsanız, başarılı olduğunuz alanları çıkartın. Bunun için yazmak güzeldir, çünkü bunları yazılı görmek bilinç ve bilinçaltını daha güzel besler. Yetersiz hissettiğiniz her şeye karşılık, iyi olduğunuz konuları çıkartın. Belki sayısal konularda iyi değilsiniz, ancak güzel konuşuyor belki de çok iyi yemek yapıyor olabilirsiniz.
- Hiç kimse senden üstün değil. Bu sözü ilk defa küçükken babamdan duymuştum. Ne zaman benden üstün olduğunu düşündüğüm birileriyle aynı ortama girsem zihnimde bu söz yankılanır, kendimi güvende hissederim. Siz de kendinizi iyi hissettiren bir şey bulup, yetersiz hissettiğiniz anlarda kendinize hatırlatmalarda bulunabilirsiniz.
- Niçin çevrenizden onay almak istediğinizin farkında olun. Hayatınız için önemli kararları verirken önce “ben ne istiyorum?” diye kendinize sorun. Önemli olan kendi onayınızı almanız ve aldığınız kararla aynada kendinize bakarken gülümseyebilmeniz. Başkalarından onay alma isteğinizi serbest bırakın. Kimse sizin ne hissettiğinizi sizin kadar bilemez.
- Kaçtığınız, korktuğunuz ve nefret ettiğiniz enerjiyi büyütür ve daha yoğun yaşarsınız. Yüzleştiğinizde sizi rahatsız eden duygulardan özgürleşir, enerjiye yön verebilirsiniz. Birçok kişi bu konuda destek aramaktadır. Geçmişin duygularını dönüştürünce, bilinçaltınızı yapmak istedikleriniz konusunda ikna etmek kolaylaşır.
- Tabi ki, bol bol alıştırma yapmak da kendinize olan güveninizi geliştirir. İlk defa topluluk önünde konuşacaksanız çokça prova yapın. Yeni nöron bağlantıları oluşsun. Daha önce deneyip yapmış olduğunuz şeyleri yapabileceğinize güven duyarsınız. Özgüven bir şeyleri yaptıkça pekişir.
- Olumsuza odaklanarak enerjinizi oraya akıtmayın. Korktuğunuz şeyin başınıza gelme olasılığını arttırırsınız. Elbetteki her şey her zaman istediğiniz kadar iyi olmayabilir. Ancak, bunu başaramazsanız sonunda kıyametin kopmayacağının farkında olun. Bu korkulardan özgürleşmek için; bunu yapamazsam en kötü ihtimalle ne olur diye sorun ve ona da kabul vererek o korkudan da özgürleşin.
- İmgelemek, her şeyde olduğu gibi özgüven konusunda da oldukça etkilidir. Diyelim bir sunum, gösteri yapacaksınız. Onu yapmadan önce zihninizde başarılı bir şekilde yaptığınızı canlandırın. Sporcular, sanatçılar, gösteri sanatları yapanlar bu tekniği çok fazla kullanır. Bunun için negatif duyguları boşaltmış ve gevşemiş durumda olmak etkiyi kat kat arttırır.Gonca Kubat