Hayatı Pozitif ve Negatif Yönleriyle Dolu Dolu Yaşamak

Köye girişte ilk dikkati çeken muhteşem güzellikte görünen meyvelerle dolu olan bir ağaçtı. Bu ağacın iki ayrı dalı tüm azametiyle kollarını sanki gökyüzüne uzatmış gibi görünüyordu. Ancak kimse bu ağacın meyvelerini yemeye cesaret edemiyordu. Çünkü dallardan biri hayat veren meyvelerle doluyken diğer dal ölümcül meyvelerle yüklüydü. Hangisinin hayat veren hangisinin zehirli meyvelerle dolu dal olduğu bilgisi zaman içinde unutulmuştu. Bu nedenle ağacın meyvelerine kimse dokunmaya cesaret edemiyordu.
Bir yıl hiç yağmur yağmadı ve büyük bir kuraklık yaşandı. Hiçbir tohum filizlenmedi, var olan diğer tüm ağaçlar kuruduğu halde bu ağaç ve meyveleri hala canlıydı. Kökleri o kadar derinlere gidiyordu ki, bir şekilde suya ulaşıp kendini besleyebiliyordu.
meyveli-agacYaşanan kuraklıkla birlikte köyde kıtlık ve açlık baş gösterdi. Herkes sulu ve güzel meyveleri olan o ağaca iç geçirerek açlık ve korkuyla bakıyor ancak yine de kimse o ağaçtan bir meyve yemeye cesaret edemiyordu. Ta ki bir gün torunu ölmek üzere olan yaşlılardan biri tüm köy halkını ağacın etrafında toplayana dek. “Torunumun iyileşmesi için bu dalların birinden bir meyveyi yiyeceğim. Beni gözlemleyin, eğer ölürsem torunuma diğer daldaki meyvelerden verin ve onun yaşamasını sağlayın. Bu yaptığım sonucunda dilerim birçok nesil faydalanır.”
Yaşlı adam dalların birinden kopardığı meyveden bir ısırık alır ve yedikçe gözleri parlamaya, sırtı dikleşmeye ve canlanmaya başlar. Köylüler hayat veren dalın bulunmasının sevinciyle meyveleri koparmaya başlarlar. Meyveler bereketlidir, toplandıkça yenisi çıkar. Köydeki herkes bu olayı kutlar, eğlenirken birden rüzgarla birlikte bir fısıltı gelir; ya bu hayat veren dalın hangisi olduğu bir kez daha unutulursa? O an bir şey yapılması gerektiği düşüncesiyle zehirli meyvelerin bulunduğu dalı testerelerle keserler. “Oh be, kendimizi garantiye aldık”, diyerek evlerine dönerler.
Ertesi sabah herkes şaşkındır. Ağaç tamamen ölmüş, tüm meyveleri kurumuştur.

Bu masal bize her şeyin pozitif ve negatifiyle var olduğunu ve hayat bulduğunu anlatmaktadır.
Doğada bulunan bütün varlıklar (atom ve moleküller) eşit sayıda proton (artı yüklü temel parçacık) ve elektron (eksi yüklü temel parçacık) içerirler. Negatif ve pozitif olmasa yaşam olmazdı, üreme olmazdı.

agac-atomDüşünün bir çocuğunuz var ve o kadar iyi niyetli ve saf ki, içinde hiçbir istek, azim, hakkını savunma güdüsü yok. Her şeye evet diyor. Sizce ne kadar ayakta durabilir?
Atomda negatif ve pozitif olduğu gibi, hayatta da enerji döngüsünün sağlanması için iyi ve kötü diye tabir ettiğimiz durumlar olmak durumundadır.
Hiç sorunsuz, zorluğun bulunmadığı, sıkıntıların yaşanmadığı bir dünya yok. Doğum olduğu gibi ölüm de var. Acı olduğu için sevinç de var. Neslin devamı için iyi ve kötü diye tanımladıklarımızın olması gerekir.
Her duyguyu yaşamamız önemli. Mutlu olmak gibi üzülmek de yaşamın gereğidir. Yeri geldiğinde içtenlikle ağlamak, yeri geldiğinde kahkahalarla gülebilmek.

Negatif duyguyla savaşmak yerine, öncelikle o duyguyu kabul etmek, anlamak iyileşmeye giden yolu açacaktır. İçinde bulunulan duruma uyum sağlayarak, ondan bir şeyler öğrenmek, sonrasında da o duyguyu yönetebilmeyi sağlar. Kaçmak yerine o duyguyla yüzleşmek, acının içinden geçmek doğa döngüsünde olduğu gibi diğer kutba geçmeyi kolaylaştıracaktır.
Tabi ki negatif bir duygunun içinde takılı kalmayıp, eksi kutuptan artı kutba geçmeyi, kendini ve başkalarını yargılamadan ardından gelen güzellikleri de karşılamayı bilmek gerekiyor.
Hayatta he zaman pozitif kalacağız diye bir zorlama hissetmemize gerek yok. Zaten öyle olması gerektiği zannına kapılırsak bir süre sonra diğer kutba kayar “ya benim mutlu olmam gerekiyordu şimdi niye üzülüyordum” derken buluruz kendimizi. Önemli olan her duyguyu dengeli bir şekilde yaşamaktır.

sweet-homeYemek yemenin güzel ve keyifli olduğunu düşünürüz, şimdi düşünün hiç acıkmadan sürekli yemek yiyorsunuz. Bir süre sonra yemekten patlar ölürsünüz. Arada acıkmak da gerekir ki yemeğin tadını daha bir hissederek yiyelim. Duygular da aynı şekildedir. Her an sahte mutlulukla yaşamak yerine gerektiğinde acılarla da yüzleşip ardından gelen hafiflemeyi yaşamayı bilmek gerekir.
Soğuk olmadan sıcağı fark edemeyiz. Kötü günlerden sonra güzel günlerin değerini daha bir anlarız.
Hayatımızda güçlü ve zayıf yanlarımızın farkında olarak kendimizi bütün olarak kabul edip sevdikçe yaşamımızı daha kolay ve keyifli hale getirebiliriz.

kiss-mirror

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir