Bolluk Bereketini Kendin Kısıtlamış Olabilir misin?
Bolluk bereket sadece para değil; değer, zaman ve ilişkileri de kapsayan bir kavramdır. Bilinçaltı hakkettiğine inandığı şeyleri kendine çeker her ne kadar bilinç aksini söylese de.
Bilinçaltımız, duygu, düşünce ve inançlarımızla çelişen isteklerimizi sabote eder. Parayı, ilişkiyi, değeri aramakla değil; onlarla arandaki engelleri kaldırarak istediklerini kendine çekersin.
Şimdi konuyu daha somut ve spesifik olarak anlatmak için para konusu şeklinde detaylandıracağım.
Parayı istiyorsan ancak ona dair negatif duyguların varsa; ilerlemek istediğin yolda hem gaza hem frene basarak gidiyorsundur. Bir yandan parayı isterken diğer yandan bir şey seni tutuyor gibidir. Öncelikle paraya dair negatif inançlarını, sınırlayıcı düşünce kalıplarını fark edip, dönüştürmen gerekiyor.
Para ile ilgili yaptığımız çalışmalarda, her kişide yaşadıkları ve çevreden duyduklarına göre farklı inanç, duygu, düşünce ve bilinçaltı kodların olduğunu görüyoruz. “Para kazanmak zor, harcamak kolaydır, alma- verme dengesi kuramıyorum, çok vericiyim, çok mal haramsız olmaz, dürüstlükle zengin olunmaz, para mutluluk getirmez, zengin olunca eşim beni aldatırsa, başka kişilere giderse, parayı elimden tutamam, kaybetmekten korkuyorum, nazar ederler, paran çok olursa senden isterler, insanlar param için bana gelirse, çok paranın çok derdi olur, huzur olmaz, parayı yönetemem, kaybetme korkum var, çok para için destek gerekir…” “Annem, babam para hakkında şöyle…. söylerdi.” Bu farkındalıklar bile bir açılım sağlıyor.
Kendine oluşturduğun sınırları, onlardan daha güçlü duygu, düşünce ve inançlarla değiştirebilirsin. Bunun için kendini ikna edecek olan sensin.
Niçin istediğimiz değişimi gerçekleştirmek için adımlar atmayız? Bunda da yine bilinçaltımız, korkularımız ve ailemizde, çevremizde gördüğümüz resimler bizi etkilemektedir. Ailede yoklukla büyümüşsek ve paranın zor kazanıldığına dair inanç oluşmuşsa hayata o pencereden bakar, beğenmesek de o şekilde bir yaşam süreriz.
Aslında bizi adım atmaktan geri tutan inanç kalıplarımız, daha önce yaşadığımız bilinçaltımızdaki olumsuz kayıtlardır. Küçük bir çocukken ailemizden paranın zor bulunan ve yetmeyen bir şey olduğuna dair negatif telkinler almış, parasız kalma korkuları yaşamış olabiliriz. Ya da büyük umutlarla giriştiğimiz işlerde kayıplar yaşamış, belki çevremizden gördüğümüz deneyimlerin etkisinde kalmışızdır.
En çok rastladığımız sınırlayıcı düşüncelere bakacak olursak:
Bolluk ve bereketin önündeki en önemli engel “Yok” inancı; yokluğu çağrıştırır, yokluk frekansına çeker, var olanı da yok eder.
Bir şeyin bedavasını aramak yokluk bilincidir. Bedava olan şeyin gideri senden çıkar. Bir şeye bedel ödemen onun daha çok değerini bilmeni sağlar.
Para kazanmak zordur inancı; Çok çalışan daha çok mu kazanır? Kolayca ve zevkle yaptığımız işlere daha az değer biçeriz belki de o nedenle sevdiğimiz işlerden para kazanmaya pek de mantıklı bakmayız.
Bilinç çok parayı hakkettiğini düşünse de bilinçaltında paraya dair olumsuz kodlar varsa parayı iter, ya da gelen para da bir şekilde gider. Hakketmek kendine verdiğin değerle bağlantılıdır. Kendine ne kadar değer veriyorsun? Zamanını nasıl kullanıyorsun? Aldığın üründe ödediğin bedelin aslında çalışarak verdiğin emek ve zaman olduğunu görüyor musun? Zamanının değerini bilen kendi değerini bilendir.
Değer = Zaman = Para
Hakkını istemeyi ne kadar biliyorsun? Zamanın ve kendinin değerinin farkında mısın? Değer kattığın ve değerine inandığın şeyler değerlenir.
Hak etme duygun zedelenmiş olabilir. Hangi anı, olay, ne zaman, nerede? Üzerinde çalışarak etkiyi dönüştürebilirsin.
Duygu, düşünce ve enerjin neye uyumluysa o şekilde bir yaşam sürersin. Gazetelerde yazmıştı; İstanbul’da 2 defa piyangodan büyük ikramiye kazanmış bir marangoz Osman Amca vardır. Bu kişi ikramiyenin kendisine çıkacağına inandığı kadar bu paranın yönetiminin de zor olduğuna inanmış ve her seferinde kazandığı parayı bir şekilde tüketip eski günlerine dönmüştür. Evren bir ayna, senden çıkanı yansıtan: inançlarınla korkularınla, bakışınla. Kendi gerçekliğimizi kendimiz oluşturuyoruz.
Kendimize güvenmiyor, üretmek için heyecan duymuyorsak bereket sorunları yaşarız. Günümüzde bir girişimden, fikirden bile para kazanabiliriz.
“Alma – Verme Dengesi kuramıyorum.” Almak senin için neyi ifade ediyor? Vermeyi mi daha çok yapıyorsun? Vermenin almaktan üstün olduğuna inanıyorsan gizli kibir var. Bir nevi kendini üstün görüyorsun demektir. Almayı neden aşağı buluyorsun?
Eğer kendimizi sadece vermeye kurarsak; arzımızı tüketiriz ve kaynak kurur. Almaya kapatırsak bir süre sonra tükendiğimizi hissederiz. Sadece alırsak ve elimizdekileri vermezsek kabız oluruz. (Kabzetmek sözcüğü bir şeyi sıkıca tutmak ve sahiplenmek anlamına gelir.)
Alma verme madalyonun 2 yüzü gibi, biri olmadan diğeri olmaz. Yaşamın hediyelerini alma konusunda daha rahat olursak ve onları içtenlikle dışarıya da vermeyi bilirsek, bolluk ve bereketimizi artırabiliriz.
Maddi ve manevi hayatın dengede mi? Manevi tarafa fazla yöneldiysen hayat seni dengeye getirmek için maddi yönden sıkıştırmaya başlar.
Bir şeyi kendinden yukarıda ya da aşağıda görmek ona ulaşmanı engeller. Parayı değersiz, pis bir şey olarak mı görüyorsun? “Para elinin kiri, paraya önem vermem” gibi sözler ediyorsan, para da istenmediği yere pek gitmez, gitse de fazla kalmaz; tıpkı misafir gibi. Parayı ulaşılması zor, sadece belli bir azınlığa verilmiş bir hak gibi mi görüyorsun? Beğendiğin bir şeyi pahalı (değerli) diyerek kendinden değersiz gibi mi görüyorsun? (Şöyle de diyebilirsin beğendim ama elimdeki kaynağı daha içime sinen bir şekilde değerlendirmeyi seçiyorum.) Zevk almadığın şeylere para savururken asıl değer verdiklerini kendinden esirgiyor musun? Kendine değer verdiğinde değerli şeyleri hakkediyorum inancı oluşur.
Bu arada ziyan olmasın diye fazlaca yediğin yemekler de, bedenine ziyan verdiği için de bir maddenin değerini kendinden üstün tuttuğunu gösterir.
Zenginleri yargılıyor musun? “Birileri çok kazanıyorsa başkalarının hakkını yiyordur.” düşüncen varsa çok kazanmayı hak yemekle özdeşleştirdiğin için kazancına blokaj koymuş olabilirsin.
Kıtlık zihniyetinde misin bolluk bilincinde misin?
→ Kıtlık bilincinin temelinde kaybetme korkusu var. Olanı görmeyip elindekini tutma çabasındadır. Temelinde biriktirme ve kontrol etme isteği yatar.
→ Bolluk bilincinde olan elindekini kullanır, değerlendirir, paylaşır; bilir ki yine akışta gelecektir.
→ Kıtlık bilinci gösterişi sever. Daha iyi marka saat, telefon, kıyafet, lüks araba almak için başka şeylerden kısar. Küçük hesaplar yapar, bazı ihtiyaçlarını ucuza giderme gayretinde olur. Pahalı olan markaların sahtesini satın alır.
→ Bolluk bilincinde olan ucuz alacağına kaliteli almayı seçer. Bir markaya çok para harcamak yerine, kaliteliyi alıp kullanır. Fiyat performans ürünleri tercih eder. Sahte bir marka alacağına fiyatı daha uygun ancak kaliteli markaları seçer.
→ Kıtlık zihniyetinde olan bildikleriyle kendini sınırlar. Yeni bir şeyler öğrenmek yerine bildiğinin kendine yeterli olduğunu düşünür. Öğrenmeye zaman ve bütçe ayırma konusunda cimridir.
→ Bolluk bilincinde olan yeni bilgileri almaya açıktır. Kendine ve öğrenmeye yatırım yapar. Öğrendiklerinin onu daha da zenginleştireceğinin farkındadır.
→ Kıtlık zihniyetinde olan kişi yaşadıklarına olumsuz açıdan bakar, kayıplara üzülür, her şey giderek daha kötü oluyor der. Kendini hayatın kurbanı gibi görür.
→ Bolluk bilincinde olan olumsuz gibi görünse de yaşadıklarındaki hayrı görür. Krizin içindeki fırsatlara odaklanır. Kaybettiğindeki kazancı fark ederek, yaşadıklarına hata, şanssızlık diye değil deneyim olarak bakar.
→ Kıtlık zihniyetinde olan; insanları, sistemi, hayatı suçlar. Sürekli hayat şartlarından şikayet halindedir.
→ Bolluk bilincinde olan dış şartları, sistemi suçlamak yerine hayatının sorumluluğunu alır. Kontrolünde olmayan şeyler yerine yapabileceklerine odaklanır.
→ Kıtlık zihniyetinde olanda güven duygusu eksiktir. (Hayata ve Kendine)
→ Bolluk bilincinde olan elindekileri kaybetse bile yeniden kazanabileceğine inanır.
Zenginlik ne kadar çok şeye sahip olduğun değil, hissetmekle ilgilidir.
Para ile yaralarını iyileştir.
Çocukken annenin üzerine giydirdiği ancak sevmediğin giysiyi giyerek gittiğinde arkadaşların arasında küçük düşmen, babanın paramız yok o oyuncağı alamam deyişi, senden alınan ancak geri verilmeyen paralar, çocukken para yüzünden çok istediğin bir yere dahil olamaman, ailede para yüzünden yaşanılan kavgalar, kendini çaresiz hissetmen… Olaylar çok geçmişte ve etkisi kalmamış gibi görülse de, olayın duygusu parayla olan ilişkini yönetmeye devam eder.
Geçmişte para ile ilgili duygunu sağaltman, zihnindeki resmi değiştirmen, para ile ilişkini iyileştirir.
Aile ve Bolluk Bereket İlişkisi
Baba tohum eker, anne büyütür. O nedenle baba bollukla, anne bereketle bağlantılıdır. Baba eril enerji olarak tıkanıklıkları, bolluk akışını etkilerken, anne dişi enerji olarak bereketi, hayata güveni etkiler.
Anne ya da babanın bir yönünü reddetmek, suçlamak, yargılamak; aynı zamanda kendi içindeki bir parçayı da kabul etmemek, dışlamak anlamına gelir. Kabul etmediğimiz parçalarımız bizi dürterek hayatımızı, ilişkimizi, bolluk bereketimizi etkiler.
Finansal sorunların kaynağını düşünürken; aile ve atalarımızdan birinin yaptıklarını dengelemek için bilinçdışı şekilde hareket ediyor olabilir miyiz? Atalarda reddedilen, aldığı şeyleri hakketmeyen, aileyi güç duruma sokan, haksızlık yapan, zarara neden olan, geri tutulan, hakkı yenilen birileri var mı? Göç eden bir neslin devamı olmak, sahip olduğu varlıkları her an kaybedebileceği kaydıyla kıtlık bilincini tetikleyebilir. Ataları onurlandırmak, sorun yaşadığın konularda birilerine maddi veya manevi yardım etmek etkiyi değiştirir.
Neden Borçlanmaya İhtiyaç Duyulur?
Borçluluk hareket kazandırır, dinamiktir. “Borç yiğidin kamçısıdır”, sözü de boş yere söylenmemiştir. Borç, borcunu ödeyebilmesi için insanı daha çok çalışmaya zorlar.
Dolaylı ölüm korkusu olanlar, yaşamla ileri düzeyde kaygı bağlantısı olanlar borçlanmaya ihtiyaç duyar. Borç hayatta tutar. Hiperaktiftir.
Anne, baba ve yaşamla sağlıklı bağlanamayanlar borçlanırlar.
Borçla hayata mesaj veririz. Mağdurum, hayatın kurbanıyım. Borçluluk, acıdan beslenmeyi sağlar.
Ekonomik durumu ne olursa olsun her kişi farklı neden ve duygularla borçlanabilir. Bilinçaltında neden borçlanmaya ihtiyaç duyduğunu anlayan insan döngüye girmeden borçlarından özgürleşebilir.
Kendini bir yerlere, bir şeylere borçlu hissediyor olabilirsin. Borçlu hissettiğin şeyi çöz.
Parçası olduğun evrende olan bolluk ve bereket senin hakkın. Kendine değer vermeden, kendini sevmeden, hayatla bağlantı kurmadan bolluk bereket içinde yaşayamazsın. Sen değerini yaşamayı bildiğinde; paran da, zamanın da, ilişkilerin de değerlenecek.
*Beliz Gonca Kubat
Hayatta, işte, kazancında, ilişkilerinde daha iyiyi hakkettiğine inanıyor, blokajlarını çözerek, bolluk bereket frekansına uyumlanmak istiyorsan; sınırlı sayıda kontenjanla bireysel danışmanlık almak için başvuru formunu doldurarak yaşamının her alanında bolluk ve bereket konusunda bilinç ve bilinçaltı çalışmalarla dönüşüm sağlayabilirsin.
Konu ile ilgili diğer yazılarıma linkten ulaşabilirsin. Instagramda @hayal.ada adresini takip edebilirsin.