Duyguların seni ve hayatını yönetiyor mu?
Mantığınla bilsen de uygulamaya gelince yapamıyorsan
Sorunun kaynağı çok daha derinlerde…
Özellikle ilişkilerle ilgili gelen vakalarda “Her şeyin farkındayım biliyorum ama uygulayamıyorum. Çevreme akıl veriyorum ama kendime gelince bir şey yapamıyorum” diyenler çok fazla. Bunun sebebi duygu rezervlerindeki aşırı doluluktur. Eskiyi boşaltmadan yenisine yer yoktur.
Hayatta birçok duygu yaşarız. Mutsuzluk, çaresizlik, acı, yetersizlik, üzüntü, zevk, mutluluk, güvensizlik, korku, cesaret, yalnızlık, sevgi, aşk, nefret, öfke… Bu duyguların bazısı ağır ve yoğun, bazısı hafif ve kısa sürelidir. Duygular; düşünce, inanç ve yaşanmışlıklarla bağlantılıdır. Bazen yaşadığımız bir travmanın üstünü örtsek hatta ne yaşadığımızı hatırlamasak bile benzer bir duyguyla titreşiverir. İşte bu titreşen duygular bize mesaj vermektedir tıpkı bir gösterge panosunda görünen işaretler gibi.
Seni yetersiz hissettiren yöneticilerle çalışman, hayatta özgüvensiz hissedişlerin, ilişkilerde kaybetme korkuların, değerinin bilinmediği kişilere çekilmen, haksızlığa uğrayıp durman, içinde kaybolduğun öfken; zihninde, bedeninde birikmiş duyguların dışarı çıkma çabasıdır. O duygular ki bedeninde daha fazla kalırsa hastalığa dönüşme potansiyelleridir.
Kimi insan içi dışı birdir: içinden ne geçiyorsa söyler, biriktirmez, kin tutmaz. Kimi insan da karşısındaki incinir, üzülür mü diye içinde tutar, sonra birikenler ya öfke patlamalarıyla çıkar ya da kişiyi hasta eder. Duyguları tanımak, karşıdaki kişiyi suçlamadan aktarmak ilişkileri iyileştirir.
Duyguları görmezden gelmek, bastırmak uzun vadede zararlara sebep olur. Neden?
1-Uzun süre bastırılan duygular öfke kalkanıyla ortaya çıkar. Olmadık zamanlarda haklıyken haksız konuma düşecek şekilde patlar. Öfkenin altında genellikle çaresizlik, yetersiz kalma, acı, üzüntü gibi alt duygular vardır.
2-Duygularla bağını kesmek hayattan alınan tadı etkiler. Belki eskisi gibi bir şeylere üzülmediğini, takmadığını düşünmek başta rahatlatıcı gelse de zamanla bu duyguların diğer ucu olan sevinç, coşku, mutluluk da kendini hissettirmez. Hayat durağan ve anlamsız gelir. Bu dünyada her şey zıddıyla anlaşılır.
3-Duygularını içinde tutmak, saklamak; hayata ve başkalarına açılamadığı için insanın kendini yalnız hissetmesine, ördüğü duvarların arkasında onu gerçekten anlayacak insanlarla bağ kurmasını engellemesine yol açar. İnsanlar birbirleriyle en yoğun bağlarını duygularıyla kurarlar. En zor zamanlarımızda yanımızda olana, içimizi açtığımız, iyisiyle kötüsüyle hayatı paylaştığımız kişilere daha yakın hissederiz.
4-Anksiyete, endişelerin nedeni de duyguların ifade edilememesidir. Kendimizi anlatmak; açılmamızı rahatlamamızı sağlar. Kendimize ve hayata güvenmediğimizde anlatmaktan kaçınırız; bu da endişeli ve gergin yapar.
5-Genellikle sosyal fobi yaşayanlar kendini ve potansiyellerini görmediği, yetersiz olduğunu düşündüğü için yargılanacağı, reddedileceği kaygılarıyla toplumda konuşmaktan, düşüncelerini paylaşmaktan çekinir. Bu da hayatında ve içinde sıkıntılara sebep olur.
6-Duygularını tanımamak, içinde huzursuzluklara sebep olur. Neden böyle hissediyorum? Bu duygumun kaynağı ne? Bu yaşadıklarım bende içimdeki hangi duyguları tetikledi? Duygular görülmek, fark edilmek, anlaşılmak, çözülmek ister.
7-Kendini ve duygularını tanıyan kişiler; hangi duyguların onlardan çıktığını, hangi duygularını başkalarından aldıklarını bilirler. Bazı duygular bize ait değildir. Çocukluktan bu yana içsel olarak birilerine destek olacağımızı zannettiğimiz için çevremizde gördüğümüz, üzüldüğümüz kişilerin duygularını kendimize yük edinebiliriz. “Annem çok üzülüyordu, ben de ona destek olmak için üzgün olmalıydım. Kardeşim çok acı çekiyordu, ona yardım etmek için ben de onun acısını yaşadım.” Bu gibi inançlar büyüyünce de devam eder, birilerinin yaşadıklarına o kadar üzülürüz ki kendimizi hasta ederiz. Bazen fazlaca acıyıp, kendimizden veririz. Unuturuz o insanın da kendi kaderi, karması vardır. Hayata kızmak, olana fazlaca üzülmek, isyan etmek: kadere hatta yaratıcıya kızmak, sen doğrusunu bilmiyorsun diye yargılamaktır bir nevi. Ve yargıladığımız şeyin mahkumu olarak buluruz günün birinde kendimizi. “Bir insan nasıl böyle bir şey yapar? Hiç mi düşünmez? Yazık ne çekti?…” Yaşam sana neyin neden olduğunu gösteren öğretmenliğini yapar.
Bazı kişiler dizi, film kahramanlarının acı ve üzüntüsünden bile etkilenir. Zihinde izlenilen olay ve durumlar kayıt oluşturarak ilişkilerde duyulan güveni, aldatılma korkularını oluşturabilir. Regresyon çalışmalarında duyguların bazen izlenilen sahnelerle bağlantılarını gördük. Kişi çocukken yaşadıklarına ek; bir de gördüklerini, duyduklarını kendine kısıtlayıcı inanç olarak alabilir.
İşyerinde yaşanılan bir öfke duygusu; regresyonda çocukken okulda akranlarıyla ya da öğretmenle yaşanılan bir çatışmaya götürebilmektedir. Seans sırasında o etkiler bedenden atılırken, bunu yaşayan küçük çocuk da bugünkü yetişkin halinden destek alınca, bundan sonra olaylara ve yaşanılanlara verilen tepkiler kontrol dışı olmaktan çıkmaktadır.
İlişkiler insanın kendinin ve hayatının keşfi yolunda en değerli araçlardır. Çünkü insan en çok ilişkilerde açığa çıkartır duygularını. Kaybetme korkuları, suçluluk duyguları, değersizlik, yetersizlik hisleri çocukluktan beri ekilen tohumların baş göstermesi gibidir.
Yaş kaç olursa olsun, ilişkilerde yaşanılan duygular insanın çocukluğundaki duyguları titreştirdiği için kişiyi farklı hallere sokar. İnsan kendini ve gölgesini ilişkileriyle daha derin gözlemler. İçindeki patlayan öfkesini, yıllardır kaçtığı korkularını, görmezden geldiği acılarını, çaresiz, yetersiz hissedişlerini, anlaşılmayan değerini ilişkisinde yaşayarak deneyimler.
Aslında ilişkiler insanın küçüklükten bu yana içinde biriktirdiklerini şifalandırmak için işaretlerdir. Biz regresyon çalışmalarımızda yakın zamanda yaşanılan yoğun duygulardan yola çıkarak, o içimizde tanıdık, ilişkimizde tetiklenen duyguların ilk oluştuğu anlara giderek köklerine ulaşırız. Geçmişte, çocukken; yetersiz, değersiz hissettiren duyguları boşalttıktan sonra enerjin dönüşür ve buna bağlı olarak hayatındaki kişilerin davranışları da değişir. Çünkü insanlar yaydığı duygu frekansına göre kişiye muamele gösterirler. İnsan içindeki değeri dışına yansıtmayı öğrendikçe değerlenir.
*Beliz Gonca Kubat
Duygularını anlayarak çözmek, geçmişten etkisini taşıdığın olay ve duyguların ağırlığından özgürleşmek için formu doldurarak sana özel yapılacak çalışmalar hakkında bilgi alabilirsin. Kontenjan sınırlıdır.
Daha detaylı bilgi için: https://goncakubat.com/basvuru/
Sizinle nasıl görüşebiliriz?